Yalnızlığımın kırılgan kanatları
Bahse girdiğim ölçüleri uzat kararsızlığıma
Uçabilmenin garip hezeyanı,
Belki seni geri verir bana
Kaybolurken bulutlar gökyüzünde
Kırılmaya meyyal heveslerim var şimdi
Bu bir gök kaybı
Kaçmanın dizginleri tutar dizlerimi
Baygın havsalanım inatlar türetir ahlaksızlığa
Hibiskus kımıldar, rüzgara terennüm eder
Her şey nasıl da bir çırpıda yok oluyor
Gizlediğim ahlak yazgılarımda
Doygun ve baygın izler bırakıyor
Savaşların sızılarını sallandırıyor donuk bebek yüzlerinde
Hislerimizin yılkı atları gibi coşturduğu saman sarısı ellerinde
Kimsesizliği kımıldatıyor tortularıyla
Her şey nasıl da yok oluyor dargın muhabbetlerin istiflerinde
Bana izlerimi bağışla
Bir tutam kuru ot gibi bozkırlara dağılmış izlerimi
Şapellerin toprağını süslerken hatıralarımız
Belki yitirilir bir ateş başında
Belki dumanı sahipsiz kışlar susar bakışlarında
Bana savaşları diretme ey duyuş
Attığın kahkahalarla sızılar biriken bileklerime
Hibiskus almalı rengini kızıl çığlıklar imgeleyen kirlerimden
Beni en çok yaralarken savaşlarda
Yorgun bir özgürlük çağrısı direnir soykırıma
Bir tutam devrilmişim bozkırın yangınına
Bu bir can kaybıdır
Diren, Hibiskus özgürlüğe!
Baltalanmış duvarların kanında
Kanat çırpan meleklere
Diren, uzat ellerini
Uçabilmenin garip hezeyanında görüşmek
Belki seni geri verir bana…
“Özlem’le kırılgan meleklere!”