Grace Kelly 12 Kasım 1929 yılında Philadelphia’da doğmuştu. Grace, Kelly ailesinin dört çocuğundan üçüncüsüydü. Her zaman ailenin sessiz, duyarlı ve ağırbaşlı çocuğu olmuştu. Oysaki babasına göre Grace fazla sıradandı. Grace’in babası John Kelly tuğla işiyle uğraşan bir milyonerdi. Ayrıca olimpiyat madalyaları kazanmış bir sporcuydu. John Kelly çocuklarını da bu sporcu disiplini ve hırsıyla yetiştirmek istemişti. Fakat Grace kardeşlerinden çok farklıydı ve her zaman arka planda kalmayı tercih ediyordu. Bu özelliği nedeniyle Grace, babasından istediği ilgiyi asla göremedi. Hatta bunun kırgınlığını da ömrü boyunca yaşadı ve yaptığı işlerde her daim babasının takdirini görmeyi umdu.
Babası Grace’in yeteneğini fark edemese de Grace, gizlice American Academy of Dramatic Art’a kaydoldu. Bu okul, dönemin birçok ünlü oyuncusunu yetiştirmiş itibarlı bir akademiydi. Fakat ailesi buna şiddetle karşı çıktı. Bunun üzerine Grace de güzelliğini kullanarak para kazanmaya karar verdi. Böylece fotomodellik dünyasına adım atmış oldu. Yaptığı işler sayesinde kısa sürede dikkatleri üstüne çekmeyi başardı. Kısa süre sonra da 22 yaşındayken ilk filmini çekti. Bunun arkası elbette ki gelecekti. Hollywood görkemli bir oyuncu kazanmak üzereydi. Grace ilk filminden sonra birçok ünlü isimle çalıştı. Ama onu, kariyerinin zirvesine taşıyan asıl isim Alfred Hitchcock olacaktı. Bu ünlü yönetmenin soğuk sarışınlara zaafı vardı. Grace Kelly de onun bu hayali için biçilmiş kaftandı. Bundan sonraki tüm filmlerinde Grace’i soğuk sarışın rollerinde oynatarak onu zirveye doğru yaklaştıracaktı. Grace’in kariyerinde zirveye ulaşmasını sağlayan film ise “The Country Girl” olacaktı. Grace Kelly bu filmdeki performansı ile Oscar ödülünü alacak ve zirveye ismini altın harflerle yazdıracaktı. Bu dönemdeki en büyük üzüntüsü ise; babasının gazeteye verdiği röportaj olacaktı. John Kelly “Grace’in ödül alacağını beklemiyordum. Çok şaşkınım.” açıklaması ile kızının kalbini bir kez daha kıracaktı.
Bu dönemde Grace, aşkları ile de gündeme bomba gibi düşüyordu. Her filmde, oyuncu ya da yönetmenle yeni bir aşk yaşıyordu. Özellikle de kendinden yaşça büyük ve evli adamlarla yaşadığı ilişkiler toplumu iyiden iyiye rahatsız etmeye başlamıştı. Grace de bundan bunalmıştı. Artık o da gerçek aşkını bulup, bir an önce evlenmek istiyordu.
Monaco Prensi III. Rainer ise, uzun bir süredir Grace’i takip ediyordu. Grace’in güzelliğinden fazlasıyla etkilenmişti. Ayrıca ülkenin de bir prensese ihtiyacı vardı. Monaco ekonomik olarak çok sıkıntılı günler geçiriyordu. Daha da kötüsü ülkenin acilen bir veliahtta ihtiyacı vardı. Eğer Rainer arkasında bir veliaht bırakamazsa; ülke Fransa’nın kontrolüne geçerek haritadan silinecekti. Rainer kararını verdi; Grace Kelly, Monaco prensesi olmalıydı.
Kimine göre tesadüf olduğu söylense de Rainer, Grace Kelly ile karşılaşmak için her şeyi planlamıştı. Onu bir moda çekimi için ülkesine davet ettirdi. Bunun devamında nezaketen sarayında ağırlamak istediğini belirtti. İlk karşılaşmada ikisi de birbirinden etkilendi. Bundan sonra her şey çok hızlı gelişecekti.
Grace Kelly ve III. Rainer 18 Nisan 1956’da muhteşem bir düğünle dünya evine girdiler. Bir anda tüm dünya gözlerini bu ünlü çifte çevirmişti. Monaco halkı ve milyonlar bu romantik anlara hep beraber tanıklık etti. Grace, peri masalı gibi başlayan bir düğün yaşamıştı. Ne yazık ki evliliği her zaman böyle devam etmeyecekti.
Grace, zaman geçtikçe Rainer’ın onunla evlenmesinin gerçek nedenini fark etti. Grace sayesinde Monaco yeniden tüm dünyanın ilgisini çeken bir ülke olmuştu. Ekonomi düzelmeye başlamıştı. Oysaki Rainer ve Grace sanıldığı gibi mutlu değildi. Rainer, ülkedeki işlerin düzelmesinden sonra Grace’e karşı ilgisiz davranmaya başlamıştı. Hatta ülkede Rainer’ın Grace’i aldattığı ile ilgili dedikodular kulaktan kulağa dolaşıyordu. Bu arada kraliyetteki tek güzel haber, Grace Kelly’nin hamile olduğunu açıklamasıydı. Tüm bu dedikodulara rağmen Grace, Caroline adını verdiği ilk kızını doğurdu. Arkasından Albert adında bir erkek ve Stephanie adında bir kız çocuğu daha oldu. Fakat çocuklar büyüdükçe sorunlar da artmaya başladı. Kızların aşırılıklarla dolu hayatları her gün gazetelerin manşetlerini süslüyordu. Grace ve eşi kızlarına bir türlü söz geçiremiyordu. Mutlu aile tablosu günden güne çatırdıyordu. Grace, bir yandan evliliğinde aradığı mutluluğu bulamamanın, bir yandan sinemayı bırakmanın, bir yandan da çocuklarla uğraşmanın sıkıntısını yaşıyordu. Böyle kötü zamanlarda ise ona en iyi gelen şey, hayır işleri yapmaktı. O da kendini çocuklara ve Monaco halkına adadı. Halkın sevgisini ve saygısını kazandı.
Grace Kelly 1982 yılında küçük kızı Stephanie ile geçirdiği trafik kazası sonuncunda hayatını kaybetti. Sevenleri, her zaman kızı Stephanie’nin bu kazaya neden olduğu düşünmüştür. Çünkü son zamanlarda Grace Kelly’nin, kızı Stephanie ile okul seçimi yüzünden sürekli tartıştıkları bilinmekteydi. Kaza tutanağı için ifade veren arkadaki aracın şoförü, anne ile kızın araçta kavga ettiklerini belirtmişti. Hatta aracı Stephanie’nın kullandığı bile iddia edilmiştir. Fakat bu iddiaların gerçek olup olmadığı hiçbir zaman bilinemedi. Monaco prensliği ise hiçbir zaman bu konuyla ilgili detaylı bir açıklama yapmak istememiştir.
Grace, Monaco’yu eski ününe kavuşturarak ve gerçek bir prenses gibi davranarak milyonların gönlüne taht kurmuştur. III. Rainer ise eşinin ölümünden sonra onun kıymetini daha iyi anlamış ve onun anısına duyduğu saygıdan dolayı bir daha hiç evlenmemiştir. 2005 yılında vefat eden Rainer, Grace’in yanına gömülmüştür. Böylece bir prens ve prenses hikâyesi daha milyonların tanıklığı ile tarihe geçmiştir.