Her şeyi, her yeri ve herkesi didik didik tarıyoruz; ama o şeyi, o neyse o, onu bulamıyoruz… Herkeste dillendirilmeyen bir susamışlık, farkına varılmamış gizli bir bıkkınlık ve yüzlerden apaçık okunan bir gönül yorgunluğu var. Ruhumuz mu susadı, bilincimiz mi doyumsuz, bedenimiz mi bıktı, bilemiyorum; fakat süregiden bu dünya düzeninden memnun olanların sayısı çok değil.
Ne yapsak tatmin olamıyoruz. Öyle ki:
– Lüks arabalara, batmayan yatlara, konforlu katlara,
– Alışveriş merkezlerindeki sonsuz seçeneklere,
– İnternet’e, cep telefonuna, uydu antenine,
– Teknolojinin sunduğu binlerce mucizevî ürüne,
– Özel hayatlara, özel okullara, özel banka kasalarına,
– 10 dakikada katarakt, 4 saatte kalp ameliyatına,
– 7 saatte Amerika’ya, 17 saatte Çin’e,
– Para olunca dünyayı satın alabilme gücüne,
– Bireyselliği, özgür ifadeyi, cinsel tatmini bütün çağlardakinden daha fazla edinmiş olmamıza karşın tatminkâr değiliz.
Neden?… Sahip olduğumuz bütün bu olanaklara rağmen, neden hâlâ bir şeylere aç ve susuz; böylesine sıkkın, bıkkın ve mutsuzuz?!
Anlamak kolay değil böylesine aralıksızca arayış içinde olmamızı…
Kâh âşık olmayı deniyor; kâh derin dostluklar kurmayı…
Kimi zaman delice eğlenmeyi, bazen bir koltukta sızıp kalmayı…
Maske takıp rollere bürünmeyi, kalabalıklara nutuklar atmayı…
Mabetlere kapanmayı, daha fazla ibadet etmeyi…
Fallardan, muskalardan, yatırlardan medet ummayı…
Bir iş kurup meşgul olmayı veya şans oyunlarından zengin olmayı…
Filmlerdeki senaryolarda, romanlardaki hayatlarda ipuçları bulmayı…
Her şeyi, her yeri ve herkesi didik didik tarıyoruz; ama o şeyi, o neyse o, ruhumuzu doyuracak, susuzluğumuzu giderecek o şeyi bulamıyoruz…
Yoksa biz insanlar böyle miydik hep? Aç ruhluluk insanlığın kaderi mi, ne?!
Belki de yanlış yollarda yürüyor, yanlış yöne bakıyor, yanlış yöntemler deniyoruz!
Ne bileyim, arayış bitince hayat biteceği için bu üç kuruşluk huzur arayışı zaten insan olmanın bir gereğidir belki.
Sözün özü; ruhsal açlığımın kökenine ben bir türlü inemedim dostlarım! 22 ülke, 200 şehir, binlerce kasaba; hiçbiri doyurmadı beni. Kesmedi susuzluğumu ne doğal yaşam, ne modernizm, ne post-modernizm.
Mehmet Sağlam
16 Mart 2008