Artık içinde bulunduğumuz sosyo-ekonomik şartlardan mıdır, havalardan mı yoksa gezegenlerin konumundan mı bilinmez (şu Merkür de hep geri gidiyor zaten) şu aralar herkes biraz agresif… Çoğu kişide bir boş vermişlik ve umursamazlık mevcut. İnsanlar bilmeden-istemeden, bazense isteyerek ve çekinmeden birbirlerini kırıp incitiyor. Benim oldum olası en çok yakındığım konu olan ötekeleştirmeyi de had safhaya çıkartmış durumdayız.
“İnsan ayıpladığını yaşamadan ölmezmiş!”, bu sözü son zamanlarda çok düşünür oldum. İlk kez birkaç ay önce Ceylan F.’nin Facebook duvarında dikkatimi çekti bu ifade, araştırdım bazı ayetler buldum, özlü söz olarak yer aldığı farklı kaynaklar tespit ettim, geçenlerde okuduğum bir kitap ile de tekrar anımsadım bu sözü. İlginç olan kitabı aylar önce Ceylan Ç.’nin hediye etmiş olması ve kitaplığımda kendisine sıra gelmesini bekliyor oluşuydu. Hatırlamak ve üzerine kafa yormakla kalmadım, kitap aklımdaki soru işaretlerinin de pek çoğunu giderdi. Sadece bu konuda değil varoluş amacıma yönelik eksik parçaları yerli yerine oturttu.
Birçok insanın fantezi olarak nitelendireceği kitap ufkunuzu açacak farklı bakış açıları barındırıyor. “Bir zihnin gelişmişliği, kabul edilemez olanı kabul etmesiyle ölçülür.” deniyor kitapta. “İşin içine duygularımız katarak inandığımız şeyler, bizim gerçeklerimiz haline gelirler.” yani “İnanç gerçeğin kendisini yaratır.” gibi saptamaları barındırıyor. Sonuç olarak başımıza gelen her şeyin bizim seçimimiz olduğunu savunuyor.
Bir Makro Felsefe Klasiği – MS 2150 isimli kitabın yazarı Thea Alexander. Felsefe ile ilgilenen, yeni bakış açıları tanımak ve fantastik dünyalar keşfetmek isteyenlere tavsiye etmekteyim.