“Her yanını çiçek açmış erik ağacının, nereden baksan gözlerin kamaşır.
Oysa ben akşam olmuşum,
Yapraklarım dökülüyor usul usul
Adım Sonbahar” (Atilla İlhan)
Gerçek bir sonbahar tadında yaşadığımız ekim ve kasım aylarının ardından tam anlamıyla atkılarla, berelerle soğuklara teslim olduk desem yeridir galiba.. Yaz aylarının sıcak canlılığının kendini sokaklarda rüzgarla düşen sararmış yapraklara bırakması hüzünlü, ama yağan karla birlikte çocukların elleri donana kadar hiçbir şeyi umursamadan oynaması bir o kadar da neşelidir.. Kış demek biraz da sabahları soğuk rüzgarın uğultusuyla uyanmaktır.. Yorgun zihinlerle okuldan döndüğünde annenin sıcacık evde karşılamasıdır.. Babanın iş dönüşü fırından getirdiği sıcacık ekmek, ders çıkışlarında soğuktan donmuş elleri ısıtan sevgilidir.. Közde pişmiş kestaneleri arkadaşlarla paylaşmaktır dostluk adına.. Bazen üzülmektir.. Pencerenin soğuk camına dokunup dışarıda kalan evsizler için dua etmektir, sokak hayvanları için endişelenmektir..
Kış psikolojisi vardır bir de.. Bulutların yoğun olduğu, kurşuni renkte uyanmak yataktan zor çıkarır insanı sabahları.. Neşeli güneşin yaz enerjisi olmaz pek artık insanda, bazen yaşadığımız küçük problemleri hemen aşamayız, biraz karamsar kalırız hayata karşı.. Bu durumlarda evden çıkmamız fazla mümkün olmuyorsa kitap okumak idealdir bireysel etkinlik olarak veya arkadaşlar görüşmeyi kapalı ortamlarda gerçekleştirmeye devam ettirmek daha faydalı gelir bizlere.. Mevsim değişikliği yeni bir yaşam tarzını beraber getirdiği kadar, bizlere portakalı, elmayı ve çok daha güzel doğanın nimetlerini getirir.. Yeni bir yıl çıkar gelir ardından, başlangıçlarımız olur kış mevsimi bizim için.. En güzel başlangıçları, bu kış, bu mevsimde, bu yıl başında yaşamak dileğiyle..