Piramitler, şekil ve yapı itibari ile asırlar boyunca ilgi odağı olmuştur. Çoğu zaman tarih merakı, çoğu zamansa firavun efsaneleri nedeniyle binlerce turist, akın akın piramitleri ziyaret etmektedir. Peki, bu eşsiz yapıları bu kadar gizemli kılan nedir?
Piramitler, tepesi sivri bir biçimde birleştirilmiş üçgenlerden oluşan bir şekildir. İsmin Grekçe’de ki manası, “merkezdeki ateş”tir. Dünyanın çeşitli yerlerinde bu tarz şekillere rastlanılmasına rağmen, en popüler olanları Mısır’dadır. Belki de bu popülerliğin nedeni, sayıca fazla olmalarıdır. Nitekim Mısır’da, 100’den fazla piramit olduğu bilinmektedir ve bunların hepsi, firavunların mezarları için inşa edilmiştir. Mısır inançlarına göre: Firavunlar, öldükten sonra da bu piramitler sayesinde yaşamaya devam edeceklerdi. Böylelikle sonsuzluğa ulaşacaklardı. Piramit isminin manası hatırlandığında, gerçekten “merkezdeki ateş” dolaylı da olsa böyle bir güce sahip olabilir mi?
Piramitler, derinlemesine araştırıldığında çok enteresan sonuçlara ulaşılmış. Bunlardan bazılarını burada da paylaşmak istiyorum. Tabi, bilinen gizemlerinin başında, cesetlerin bozulmadan mumyalanması akla geliyor. Ne ilginçtir ki, normal koşullarda etkili olan çürüme olayı piramitlerin içerisinde işlememektedir. O zamanlara dönüp de düşünüldüğünde, belki de sonsuzluğun bu şekilde sağlanılacağına inanılıyordu. Yani, beden yok olmadığı sürece; ruhta, bedenle bu dünyada kalacaktı. Bu da ancak piramit şeklinin özel enerjisi ile sağlanabiliyordu. Öte yandan, diğer gizemlere değinecek olursak; sütün piramit içinde günlerce kalmasına rağmen bozulmaması, piramitlerin içinde elektronik cihazların çalışmaması ve inanılmaz mükemmellikteki matematiksel oranlar örnek verilebilir.
Tüm bu gizemli taraflarının dışında, en çok merak edilen ise piramitlerin nasıl yapıldığıdır. Günümüzde, Mısır’da ki piramitleri inceleyen uzmanlar, bu muhteşem yapıda her biri 10 ton ağırlığında olan, yaklaşık 3 milyon adet taş blok bulunduğunu belirtiyorlar. Eğer, bu yapıların günümüzden 2500 yıl kadar önce yapıldığını öngörürsek; bunlar nasıl bir güçle, nasıl bir teknoloji ile bu kadar kusursuz yapılmış olabilirler ki…
2007 yılında, Fransız mimar Jean-Pierre Houdin yaptığı açıklama ile tüm bu merak edilenleri farklı bir boyuta taşıdı. Houdin 8 yıl boyunca, Mısır’da bulunan ve en büyük piramit olan Keops’un üzerinde çalışmıştı. Bu çalışmalarının sonucunda da bir teori oluşturmuştu. Bu teoriye göre; ilk önce taş bloklar bir araya toplandı. Daha sonra yapı için iki büyük rampa inşa edildi. İlk rampa, dıştan kurulmuştu ve başlangıç için gerekliydi. Diğer rampa ise spiral şeklinde içten kurulmuştu ve dışarıdan görünmüyordu. Yapının dış yüzeyine, içten dayanıyordu. Bu sayede de yapı, içten dışa doğru örülmüştü. Taşların ağırlığıysa, çamurlu su ile kaplanan rampalardan kaydırılarak, hafifletiliyordu. Böylelikle de inanıldığı üzere 20 ila 30 yıl gibi bir sürede de piramidi tamamlamış oluyorlardı.
Bu teori kimi bilim adamı tarafından kabul görse de bir kısım tarafından da şüpheyle karşılanmaktadır. Piramit inşa teorisi, ne derece doğru tartışıladursun. Şu, su götürmez bir gerçektir ki; Mısır Piramitleri, eşi benzeri olmayan yapılardır. Daha da önemlisi, dünyanın yedi harikasından günümüze kadar gelebilmiş yegane eserdir. Eğer, yaşadığımız kainatta hiçbir şey nedensiz değil ise; mutlaka piramitlerden de öğrenmemiz gereken bir şeyler var demektir. Kim bilir, belki de sonsuzluğun kaynağı, insanlık için çok da uzakta değildir.