Vücudumuzda kıl çıkmayan tek deri yüzeyinin el ve ayak ayaları olduğunu biliyor muydunuz? Kıl, “Bitkilerin kökleri ile yapraklarında bulunan ince-uzun yapılara ve hayvanların, özellikle de memelilerin bedenlerini kaplayan, ‘kıl kesecikleri’ adı verilen hücrelerden çıkan tüylere verilen ortak ad.” olarak tanımlanıyor. Saç ise insanın baş üzerinde bulunan kıl kümesine verilen isim. Diğer kıl kümelerine göre daha hızlı uzayan saçın büyüme hızı günde ort. 0,3-0,4 mm imiş.
Bu konu hep ilgimi çekmiştir. Kıllar insan psikolojisinin yansımasına dair o kadar çok öğe içeriyor ki. Olması ayrı olmaması ayrı dert. Kişileri sınıflandırmak için de sık kullanılan bir betimleme aracı: Kel, kıvırcık, kızıl, köse, uzun saçlı, sarışın vb.
Erkeklerdeki temel sorun kellik. Androjen hormonu ile ilgili olduğu için de erkeklerde kadınlara oranla çok daha fazla görülüyor. Gerçi bu sebeple de yadırganmıyor. Kel bir kadın gördüğünüzde eminim daha çok ilginizi çekecektir. Başka bir sorun da aşırı kıllanma, bu da yine hormonlardan kaynaklanan bir durum. Ki erkeklerde meydana geldiğinde övünç kaynağı olarak bile gündeme getirilebilecek olsa da bayanlar için yine büyük bir sorun teşkil ediyor.
Kadınların derdi bu kadarla da bitmiyor; saçları kıvırcık olan düz olsun istiyor, düz olan keşke hafif dalgalı olsaydı diyor. Psikolojik dalgalanmalarda da ilk başvuru merkezi psikiyatrist değil kuaförler oluyor. Eminim kuaförlük mesleği bu kadar gelişmeseydi psikiyatristler daha çok para kazanırlardı.
Kuaföre giderek saç rengi değiştirmek ya da daha canlı görünüm için boyatmak artık mevsime göre rutin olarak yapılan bir eylem haline geldi bile. Boya, fön, röfle vb. işlemlerle yıpranan saçların kısalma yolculuğu kırık aldırmakla başlıyor. Saç giderek kısalınca, kat verme vb. geçiş sürecinin ardından küt ve erkek kesim ile gelinen noktadan pişman olan kadın bu sefer uzatma sürecinde postiş, kaynak vb. yöntemlere başvuruyor.
Erkekler içinse sakal bir karizma unsuru olarak kullanılmasının yanı sıra siyasi (bkz. ülkücü bıyığı) ve dini sembol haline de gelebiliyor. Dini sembol demişken, başörtüsü konusunda pek çok tartışma yaşanıyor, örtünme konusunun dini açıdan yoruma açık olduğu aşikar; bununla birlikte şahsi kanaatim demokrasiyi savunuyorsak -siyasi bir anlamı olsa bile- başörtüsünün serbest olması gerektiği yönünde.
Ömrünü tamamlamış saç kendiliğinden veya dış etkilerle dökülür ve yerine yeni saç çıkar. Günde ort. 100 adet saç teli dökülmektedir. Stres vb. sağlık sorunları bunu etkileyebilmekte. Yani saçımızın görünümü genel sağlık durumumuzla da yakından ilgili.
Saç sağlığınıza dikkat etmek moralinizi de doğrudan etkileyeceği için boya, fön, şekillendirici vb kullanmak yerine doğal yolları tercih edebilirsiniz. Sabahları bir yumurta yemenizin faydası bile hissedilir olacaktır. Bunun yanında yapay şekillendiriciler yerine nemlendirici kremler sürerek, zeytinyağlı banyo ürünleri kullanarak ve saçınızın hava almasını sağlayarak (özellikle saç dökülmesi olan erkeklerin şapka kullanımı saç derisine hava aldırmayarak dökülmeyi hızlandırmaktadır) saç kayıplarınızı en aza indirgeyebilirsiniz.