İlkokul 5. sınıfta Halil öğretmen Sibel’e matematik testini, bana Türkçe testini verdiğinde üzülmüştüm. Ben matematiği daha çok seviyordum, niye onu ona vermişti?
Ortaokul yıllarımda edebiyat kompozisyonlarından hep iyi not alıyordum, herhalde analitik bir sistematik içinde yazdığım için idi.
Lisede eşit ağırlıklı türkçe matematik bölümünde edebiyat ders saati sayısı fazla ve Erman “sen mühendislik ağırlıklı meslekler düşünüyorsun, sayısaldan giriş yapman daha mantıklı bir tercih olur” dediği için fen bölümünü tercih etmiştim.
Meslek tercihi aşamasında bankalarda büyüdüğüm için işletme okumaya karar verdim. Ben finansla uğraşmak istiyordum ama bir çok arkadaşıma göre öyle bir işte benim ne işim olabilirdi, yaratıcılığımı kullanacağım bir sektöre yönelmeliydim, hem ağzım da iyi laf yapıyordu…
İlk kez 21. yaş günümde deniz kenarında tek başıma yürürken buldum kendimi. Neden bankacılık gibi stresli bir iş yapmak yerine seyahat eden bir yazar olmuyorum diye geçirdim aklımdan.
İlkokulu bitirdiğimde her çocuğa sorulan soruyu ilk kez fikir yürüterek cevaplamış ve “bilgisayar mühendisi, ekonomist, psikolog” bu üçünden birini olacağım demiştim. Titr sahibi olamasam da tüm ilgi alanlarımla kendimi tatmin edecek kadar içiçe olduğum için çok mutluyum. Editörlük vasfı da cabası.
Hmm yazının diğer kahramanlarına ne mi oldu? Halil öğretmen emekliliğinin keyfini sürüp torun sevmekte, Sibel Doktor, Erman ise Yüksek Bilgisayar Mühendisi oldu. Bana bankacılık mı ıygh diye burun kıvıran arkadaşlarımınsa birçoğu şimdi bankada çalışmakta.
Hayat, biz planlar yaparken başımıza gelenler imiş.
Bazen arkamıza yaslanıp tadını çıkarmasını bilmek gerek.
1993 – Erdek / Balıkesir