[Editörün Notu: Yazının ilk bölümü olan Genç Werther’in Çelişkisi ve Platonik Aşk Üzerine ‘1 isimli paylaşımı okumak için buraya tıklayabilirsiniz.]
Böylesine bir arzu söz konusuyken, mantıktan söz dahi edilemez. Arzu bu kerteye vardığında bir karşıtlık olarak arzunun karşısına mantığı koyamazsınız çünkü aralarında hiçbir bağ yoktur. Lacan, aşkı, iki kişinin sahip olmadığı bir şeyi, onu kendisinden istemeyen birine zorla vermeye çalışması olarak tanımlar. Werther’in durumunda aşk platoniktir.
Platon’un felsefesinde aşkın ancak ideal olana duyulabileceği yargısı, her ne kadar Platon’un farklı bir düzlemin üzerine inşa ettiği felsefesinin ürünü olsa da söz konusu aşk olduğunda doğru bir yargıdır. Çünkü Werther Lotte’yi idealleştirmiş, Platon’un idealar dünyasının en yüksek varlığı olarak ideal güzel, ideal iyi varlık konumuna yükseltmiştir.
Lacan’a geri döndüğümüzde, platonik aşkı sonucu sahip olmadığı bir şeyi vermek isteyen Werther’dir. Bir insanın herhangi bir şeye sahip olmadığı halde sahip olduğuna inanması mantık dışıdır. Aynı şeyi birine vermek istemesi ise daha mantık dışıdır. Eğer bunu kendisinden istemeyen birine vermek istiyorsa, bu çılgınlıktır. Bir de zorla vermek istiyorsa orada akıldan ya da mantıktan söz edemez yalnızca Werther’den söz edebilirsiniz. Tüm bunlar objektif perspektiften görünenlerdir.
Lotte açısından bakıldığında anlatılan arzulanmadan doğan hazzın ötesinde pek bir şey yoktur. Lotte mantıklı kararlar verebilir konumdadır ve aslında yaptığı zaten, eğer Lotte için doğru olanı arzulanmak ve amacını da arzulanmak olarak ele alırsak mantıklıdır. Ancak Werther’in bilinç durumu bambaşka bir boyuta taşınmıştır. Doğu edebiyatında Mecnun’un içine düştüğü psikotik durum olağandışı bir durum değildir. Werther ve diğer tüm özneler aynı psikotik durumdadırlar. Werther bir şeye sahip olduğuna inanmaktadır. Bunun ne olduğunu bilmez. Yalnızca Lotte’ye vereceği bir şeye sahip olduğuna inanır ve yalnızca bunu vermek ister. Aslında hiçbir şeye sahip değildir. Sahip olduğu tek şey arzusudur ve nesnesine vermek zorunda olduğu şey de bu arzudur çünkü başka çaresi yoktur.
Werther hiçbir mantıklı gerekçeye ihtiyaç duymadan Lotte kendisine izin verirse ona vereceği şeyin onu mutlu edeceğine inanır. Bu noktada Werther aslında kendisini mutlu edecek olan şeyi istemektedir ve Lotte’nin de bununla mutlu olacağına inanmaktadır. Freud’un ego ideali dediği şey Werther’in Lotte üzerine inşa ettiği idealdir. Freudyen bakışla Werther’in Lotte’ye yüklediği her şey kendi egosunun ideallerinden ibarettir.
Beckett’in bahsettiği mahvoluş aslında Werther için en başında başlamıştır. Werther bu hikayede mutlaka mahvolacaktır. Werther’in mahvolmaması için gerekli koşul Lotte tarafından nesne olarak konumlandırılmasıdır. Ancak Lotte Werther’i arzulamadığı için Werther sonsuz verime yönelmiştir. Arzulanan nesne elde edilene kadar ya da nesne Werther’i bir nesne olarak konumlandırana kadar ya da Werther yok olana kadar mahvoluş Werther için devam edecektir. Fakat en başında Lotte onu arzu nesnesi olarak konumlandırmadığı için ve Werther bu sebepten ötürü sonsuz verim konumuna geçtiği için ne nesneyi elde etmesi ne de nesnenin onu bir nesne olarak konumlandırması imkansızdır. Geriye yalnızca werther’in yok oluşu kalır.
Werther intihar etmese bile bir gün yok olacaktır. Mahvoluş yalnızca bu şekilde bitebilir. Lotte bir şekilde ölse ve yok olsa bile Werther için durum değişmeyecektir. Yalnızca daha patetik bir hale bürünebilir. Yine intihar yolunu seçebilir çünkü artık onu Lotte’ye götürebilecek tek şey ölümdür ve bu ölüm Werther için hiç önemli değildir.
[Editörün Notu: Yazının devamı niteliğindeki Genç Werther’in Çelişkisi ve Platonik Aşk Üzerine ‘4 isimli paylaşımı buraya tıklayarak okuyabilirsiniz.