Goethe’nin Almanya’sında Werther’i okuyan romantizme kapılmış genç erkekler arasında büyük bir intihar furyası başlamıştı. Bunun üzerine Goethe Werther’in ikinci baskısına, yaptığımı değil, dediğimi yapın, diye bir önsöz düşmüştü.
Werther, aşkına karşılık bulamayarak sonunda kendini öldüren genç bir adamdır. Eserin ortaya çıkışı Goethe’nin içinde bulunduğu karşılıksız aşk hikayesine dayanır ve Goethe’nin bir nevi intiharıdır. Ancak gerçek şu ki, ne dönemin Alman gençleri ne siz, hatta ne de Goethe ne kadar büyük bir hikayeyi yaşarsanız yaşayın, ne kadar büyük bir aşkın girdabına düşerseniz düşün, Werther olamazsınız. Bunun nedeni Werther’in duyduğu üzüncün boyutu ya da yaşadığı olayların debdebesi değildir. Werther’in ölümünü umursayan Goethe ve okurlardır. Onun ölümü, Lotte’yi ilgilendirmez. Werther’in yaşadığı her şeyi saniyesi saniyesine izleyen milyonlarca okurun varlığı, Werther’in intiharının anlam kazanabilmesine olanak sağlamaktadır.
Sizin ya da Goethe’nin ölümü ne aşkın nesnesi tarafından ilgi duyulur niteliktedir ne de sizi izleyen ve ölümünüzün ardından hikayeyi anlamlandıracak okurlar mevcuttur. Werther’in ölümünün ardından okur hikayeyi devam ettirir. Lotte’nin yaşamında ve kendi yaşamında ölümün tepkisini yaşar. Fakat sizin ya da Goethe’nin ölümünde yalnızca hiçlik vardır ve bu intiharın amacı hiçlik değil, arzudur. Sebebi, yakıtı ve sonucu arzudur. Werther acısından değildir. Arzu nesnesine ulaşmasını sağlayacak bir araç olarak intiharı seçtiği için intihara girişir Werther. Kendi ölümüyle arzu nesnesine bir darbe vurma amacı gütmektedir. Amacı mevcut durumu değiştirmek, hem kendi acısına son verecek hem de nesnesini kavramasına olanak sağlayacak bir değişim yaratmaktır. Bir romanın içinde Werther için durum sizinkinden farklı olmasa bile, roman için bu amaç olumlanır.
Düzenlenmiş bir gerçekliğin taşıdığı bütünlükte intihar tanrısal bir konuma yerleştirilmiş okur için amaçlanan değişimi, darbeyi yaratır. Werther için üzülürsünüz. Ancak Werther için hiçbir şey değişmemiştir. Werther sadece yoktur. Lotte için de hiçbir şey değişmemiştir çünkü Werther artık yoktur. Werther’in yokluğu durumunda Lotte’nin arzusu ya da acısı hiçbir önem teşkil etmez. Çünkü artık nesne olan Lotte’nin öznesi yok olmuştur. Tüm bu gerçeğin farkında olan ve arzu nesnesine sahip olamayan Goethe’nin çözümü ve kurbanı Werther’dir. Ancak okurun göremediği, kendi yokluğunun ardında arzu nesnesi olan kadının, ortada bir arzu kalmayacağı için tüm önemini yitirişi ve intiharın beklediği sonucu getirmeyeceğidir.
İntihar eden okur, ölümünün ardından yakınlarının, kendisinin Werther’i izlediği gibi onu izleyeceğini düşünmesi, nesnesinin kendi ölümüyle bir darbe alacağına ve üzünç duyacağına inancından dolayı böyle bir yanılgıya düşer. Oysa kendi hikayesi ne Goethe tarafından, ne bir tanrı tarafından düzenlenmiştir. Beklediği hiçbir şey gerçekleşmez. Yalnızca ölümle bir araya geldiği kısacık anda, beslediği inancı nedeniyle yokluğa varana dek bir rahatlama ve başarmışlık arzusu duyabilir. Kısacık bir anlığına ulaşmak adına hayatını feda ettiği nesneye ulaşma sevincini yaşar ve bir daha hiçbir şey yaşayamaz. Bu da yalnızca bir yanılsamadır. Nesneniz için verdiğiniz yaşam onun için mühim bir şey değildir. Eğer Werther’in durumuna düşmüşseniz, nesneniz sizi kendisinin arzu nesnesi olarak görmüyordur.
Bir nesne sizin için kendini yalnızca bir arzu nesnesi olarak konumlandırıyorsa, onun sizinle ilgili tek bir arzusu vardır; arzulanmak. Bunun haricinde hiçbir şey önem teşkil etmez. Öznenin, yani sizin acınız ve fedakarlığınız hatta ölümünüz nesneye yalnızca arzulanmanın zevkini yaşatır. Nesne her zaman daha fazla arzulanacağı yolda ilerler. Teslimiyeti asla kabul etmez. Özne bu duruma girmişse artık Werther’in yolundadır demektir. Nesne ne kadar uzaklaşırsa, arzulanmak için çaba gösterirse özne de o derece arzulayacaktır artık nesneyi. Tüm motivasyonu bu arzuya kanalize olacaktır. Yalnızca kısacık bir an için bile olsa nesneye kavuşmak için bir yaşamın hiçbir önemi kalmayacaktır. Mutlak bir çaresizlik durumudur bu. Mutlaktır çünkü bu durumda çare mümkün değildir. Ölümün bile değişim yaratamadığı nesnenin konumunda katiyen bir değişim söz konusu olmayacaktır. Özne bir şekilde nesnesini değiştirmediği sürece mevcut nesneyi arzulamaya devam edecektir.
Yalnız bir kısırdöngüdür. Bir tarafta sonsuz bir alım ve diğer tarafta sonsuz bir verim yer alır. Lacanien görüş, nesnenin çocukluktan itibaren arandığını, bu nesnenin kaybedilen anne olduğunu savlar. Bu nedenle öznenin yaşamdaki nihai amacı bu nesneyi bulmaktır. Eğer bir şekilde bu nesnenin yukarıda bahsedilen nesne olduğunu kanıksarsa, en değerli varlığa ulaşmak adına ölümü bile göze alabilir demektir. Bu düşünce öznenin nesneye beslediği arzunun ve manasız intiharın gerekçesinin ne denli kuvvetli olduğunu açığa çıkarmaya yardımcı bir düşüncedir. Werther’in Lotte’ye kavuşma arzusunun altında sevilme tutkusu yatar. Bir arzu nesnesi olarak konumlandırdığı Lotte’den beklentisi onun kendisini sevmesidir. Anne kaybedilene kadar çocuğu her şeyden çok sevmiştir. Çocuk anneyi kaybettiğinde bu sevgiyi de kaybeder. Daha sonra yalnızca bu sevgiyi arayacaktır. Nesnesi onun kendisini sevmesini istediği nesnedir. Kayıp nesnedir. Sevmek sevilme projesidir diyen Sartre’ın belirtmek istediği düşünce Lacan’ınkiyle aynı düşüncedir. Nesne kendisini özneye teslim etmedikçe özne bunun için çabalamaya devam edecektir. Özne çabaladıkça nesne onu sevmeyecektir.
Devam eden bu kısır sarmalın sonucunda öznenin intiharının amaçladığı darbe nesneyi yıkmaya yöneliktir. Tüm savaşlardan daha çetin geçen ve tüm savaşlardan daha karmaşık stratejilerin içgüdüsel olarak yaşandığı bu mücadelede özne ve nesne arasında bir savaş söz konusudur. Tüm mücadele boyunca öznedeki her şeyi ele geçirmeyi amaçlamış ve ele geçiren nesneye, kendisini yok ederek bir ceza vermeyi amaçlar özne. Kendisini yok ederse, akıttığı arzu da yok olacaktır. Artık arzulanamayacak nesne belki bu şekilde acı çekecektir. Ancak ölüm nesne için en büyük arzu kaynağıdır ve sonsuzluk taşır. Lotte için de Goethe’nin aşık olduğu kadın için de durum böyledir. Özne için nesnenin niteliğinin hiçbir önemi yoktur. Werther için esasında Lotte’nin kim olduğu, nasıl bir karaktere sahip olduğu, ne kadar güzel olduğu önemsizdir. Bir kere arzu nesnesi olarak konumlandırıldıktan sonra Werther’in tek amacı şekli ve içeriği önemsiz olan bu nesneye ulaşmaktır. Nesne için de öznenin niteliğinin bir önemi yoktur. Yalnızca arzunun boyutunun önemi vardır. Daha çok arzulanmaya yönelik arzu duyar. Bu Werther’in ölümünü biraz daha basitleştirir.
[Editörün Notu: Yazının devamı niteliğindeki Genç Werther’in Çelişkisi ve Platonik Aşk Üzerine ‘2 isimli paylaşımı okumak için buraya tıklayabilirsiniz.]