[Editörün Notu: Yazının ilk bölümü olan Genç Werther’in Çelişkisi ve Platonik Aşk Üzerine ‘1 isimli paylaşımı okumak için buraya tıklayabilirsiniz.]
Son olarak iki örnek üzerinden özne ve nesne ilişkisine değinmekte fayda var. Kafka Milena’ya mektuplarında “Yanımda yürümüştün Milena, düşünsene yanımda yürümüştün.” der. Bu naif cümle Kafka ve Milena ilişkisini özetleyen önemli cümlelerinden biridir Kafka’nın. Tıpkı Werther gibi Kafka Milena’yı arzu nesnesi olarak konumlandırmıştır ve nesne olan Milena hiçbir zaman Kafka’ya benzer bir duygu beslememiştir. Bu durum Kafka’nın bu cümleyi kurmasına ve Milena’nın yalnızca yanında yürümesi kadar olağan ve yanında yürümesinden başka anlamı olmayan eylemi olağanüstü olarak algılamasına yol açar.
Milena Kafka’yı nesnesi olarak konumlandırmamış ancak özne ve nesne arasındaki mesafeyi her zaman korumuştur. İlişkileri devam etmiş, mektuplaşmalarda Kafka’ya ilgi göstermiştir. Bu sayede öznenin nesnesine olan arzusuna ket vuracak tüm sebepler ortadan kaldırılmıştır. Ne uzaklığın artması sonucu öznenin nesnesini değiştirmesine olanak tanınmıştır, ne nesne kendini özneye teslim etmiştir. Kafka için olağanüstü olan yürüyüş Milena için ne kadar sıradan olursa olsun Milena, Kafka’nın bu konumunu zedelememiştir. Yine en başında Milena Kafka’yı arzu nesnesi olarak konumlandırmadığı için Kafka sonsuz verim konumuna geçmiş ve Beckett’in söylediği gibi onu kaybetmek bir yana hiçbir zaman elde edememiş ve kendini mahvetmiştir.
İkinci örnek Nietzsche’dir. Salome onun arzu nesnesidir. Diğer tüm örneklerden daha çarpıcı olan bu örnekte belki de bilinç düzeyinde hareket eden tek nesne Salome’dir. Aralarındaki ilişki incelendiğinde Salome’nin uzun süre Nietzsche’nin tamamen uzak kalmasına ya da doyuma ulaşacak kadar yaklaşmasına izin vermediği görülür. Mektuplarında ve bazı şiirlerinde Nietzsche’nin uygarlık için ne denli önemli bir varlık olduğunu ifade eder. Bu öznenin uzaklaşmasını engelleyen bir veridir. Çünkü özne nesnesinin kendi değerini bildiğine inanır. Kendisine değer verdiğine inandığında arzusu kamçılanır.
Fakat bir süre sonra Salome ve Nietzsche arasındaki gerilim öylesine artar ki, Salome Nietzsche’yi her zamankinden daha uzak bir noktaya konumlandırır. Bu anda Nietzsche’nin tüm motivasyonu artık nefrete kanalize olacaktır. Bu nefreti mektuplarında Salome’ye açıkça ifade eden ve tüm düşüncelerinde kadınlara karşı açık bir öfke besleyen Nietzsche’nin intiharı Werther’den farklı olarak nefretle görünüm kazanır. Nesneye vurmak istediği darbeyi kendi arzusunu yok ederek değil, ona olan arzusunu kaybettiğini ifade etmek amacıyla, nefret söylemine yönelişiyle göstermek ister. Bu nefret içinde tamamen arzu ve mahvolmuşluk barındırır. Tek amacı nesnenin artık beslendiği arzudan haz duyamamasını sağlamaktır. Ancak bu da Werther’in intiharı gibi başarısız bir girişim olmuş, yalnızca Nietzsche’nin mahvını biraz daha derinleştirmekten öteye gitmemiştir.