Yürek Döküntüleri ’55

Yürek Döküntüleriİnsan doğasına aykırı her ne varsa ruhumuza kazınmak istenircesine tekrarlanıyordu sözcükler arasında

Ve her cümle, hükmeden birer buyurgan efendi azametiyle, zihnimize kazınıp savruluyordu ortalığa…

Oysa her insan kendi toprağında yeşerip, kendi dilinde anlam katmıyor muydu yaşama…

Sorgulamak derin bir yalnızlık, yaşanmış bir duygunun önüne ne kadar geçilebilirdi

Sığlıklarla dolu bir duygu yumağı, bu karmaşık düzlemin ortasında

Her tohum kendi coğrafyasında yeşerip çiçek açardı oysa

Uyum sağlamak bir kader değil miydi kendi topraklarında

Her dönem bilirkişi tayin edilen, Amerikalı ya da İsviçreli bilim insanlarının ne yiyip ne içeceğimizi ya da nasıl davranmamız gerektiğini söyleyen, bizleri birer robot gibi yönlendirmeye dair söyledikleri bilgece sözleri kuralmış gibi sokulmuyor muydu zihnimizin en derin noktasına…

Ve ünlü filozofların belki de hiç okumadığımız kitaplarından üç beş satırı yaşam felsefesi gibi sunan bilmişlerin arasında, kafa sallamıyor muydu, tek kitap bitirmemiş, kitap sever görünümlü çoğu kendini bilmezler

Kaç kişi sorgulayıp yaşanan onca tuhaflıklar arasında bu ne saçma bir varsayım diyebiliyordu

Zaten her duygu şahsına münhasır, özel ve ayrıcalıklı değil miydi yaşamda…

Bakış açısını kaç kişi uydurabilirdi bir kalıba

Misal bir palmiye yaşayabilir miydi Norveç’in soğuğunda

Buzullar ne kadar dayanabilirdi çölün sıcağına, hem doğa uyum içinde değil miydi insanoğluyla…

Kaç insan aynı hisse kapılıp bir gün batımında aynı rengi resmedebilirdi elindeki fırçayla

Yan sokaktaki yalnız amcayla, hanımının elinden su içerken aynı minnetle yudumlar mıydı suyu Yakup amca…

Dayatmalar aynı mıydı doğuyla batıda

Aynı kader miydi sokak çocuğunun, evinde bir dediği iki edilmeyen zengin çocuğuyla

Görkemli mezarlar aynı ölçüde olsa da, aynı mıydı kimsesizler mezarlığında yatan sahipsiz birinin mezarı

Kimin sevgisi ölçülebilirdi bir başkasıyla, hem ömründe kimseyi sevmemiş, bir çocuğun bile saçını okşamamış, gaddar bir yürekle, karıncayı incitmekten korkan bir yürek aynı mı severdi söylesene

Verilen öğütler, bilgece varsayımlar, büyük büyük laflar boş değil mi şu anlamsızlıklar diyarında

Okunan kaç cümle kalır en bilmişin bile kelime dağarcığında

Bilmelisin ki bu yol senin, uzun ve zahmetli, ne yazık ki dikenlerle çevrili, zorlu ve bilinmez

Bir labirentin ortasına terkedilmiş denek fareleri gibi çıkış yolu arayıp koşturuyoruz

Bu yol kimimiz için dolambaçlı, kimimiz için belki sandığımızdan daha kolay katedilecek

Ama kimsenin yolu, kimsenin ruhu, kimsenin yaşamı diğerinin aynısı olmayacak

Belki kısa bir süreliğine ışık tutacak yürüdüğün yolda bazıları

Ama bu yolun güzergahı, senin çizdiğin rotada ilerleyecek ve istem dışı ne yaparsan yap asla değişmeyecek, unutma…

Serap Sütcü

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

EnginDergi Enginer Dijital Hizmetler | Tüm Hakları Saklıdır. © 2008 - 2024