Hiç pembe panjurlu bir ev hayalim olmadı. Bazen, duyduğum lafları ilk kim söylemiştir diye düşünürüm. Kimin hayalidir pembe panjur?
Benim olsa olsa, bahçesinde ebruli hanımeli açan bir düşüm olabilir, O da Nazım Usta’nın hatırından. Hayallerimi süslemeyi unuttuğumu fark ettim. Bende de, bir ev ve bahçe var elbette ama ilgilendiğim kısım, orada yaşananlar… Sürekli okuyanlar bilir; bahçede oturan sevgiliye üşüdüğü için hırka getirme hayalimden yola çıkarak söyleyebilirim ki, ben olaylara takmışım kafayı.
Bak, insanlar ne güzel panjurun rengini bile imgeliyor! Benim hayalde, mutfakta kahve pişiyor. Burnuma kokusu geliyor. Benim düşlerimde eylem var. Oysa düşün değil mi, bahçede hangi çiçekler, ağaçlar olacak? Sallanan sandalyeden oluşan hayalimi, pembe panjurun yanına koyduğumda, hayal kırıklığından öteye gitmiyor.
Ne garip bir balık burcu kadınıyım ben! Hayalimin içine bile mantık koyuyorum. Çünkü Ataol Behramoğlu’nun şiirindeki gibi, yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var! Hangi süslü yaşam alanında olursan ol, içinde huzur yoksa, orası cehennemden beterdir.
Çocukluğunu zenginliğin ve şaşaanın içinde geçirmiş, ergenliğinde ailesinin iflasıyla fakirliği tanımış biri olarak öğrendim ki; hayatta kendinden, sevdiklerinden ve sevme yeteneğinden daha değerli ve paha biçilemez bir servet yok! O yüzden umurumda değildir kıyafetin markası, buzdolabının fiyatı, koltuğun kumaşı… İçinde sevdiğin olmadıktan sonra, yatağındaki çarşaf takımı pırlanta işli olsa, ne fayda?
Diyelim ki, pembe panjurlu bir evim oldu. O panjurun takılı olduğu camın kenarında oturup, sabaha kadar yalnız başıma kahve içeceksem, neyleyim panjuru da, evi de, bahçeyi de?… Gerçi, pembe panjurlu ev hayali kurmak da simge diyorsanız, ona sözüm yok. Herkes mutlu bir yuva kurma peşinde, derdini de panjurun rengiyle anlatıyor demektir.
Tahmin ediyorum ki, anormallik yine bende! İnsanların yat hayali var, villa hayali var. Benim bu tarz hayallerim eksik! Yat olmasın demiyorum, olsun ama ben içinde ne yapıyorum onun derdindeyim. Gerçi yat falan da sıkar beni, küçücük kamara, her şey minyatür, daralırım! Aslında zevk meselesi, yatını ev yapanlar, orada yaşayanlar var. Onlara göre de, canın istediğinde basıp gitmek, denize açılmak özgürlüğü değişilmez. Bana göre, sırf arada denize açılacağım diye 5 metrekarede yaşamak boğucu! İnsanız işte! Hepimizin istekleri, mutlu olduğu şeyler farklı.
En iyisi ben yine kendi hayalime döneyim. Bahçesinde hangi çiçeğin açacağına doğa karar versin. Ben eniştenize kahve pişirip, sabahlara kadar sohbet etme düşünde takılı kalayım. Benim de yatım, katım, o kahve fincanı işte!