Neden? Neden olacak, korkuyorum! Korkuyor musun? Evet ya, korkuyorum. Çünkü seni seversem hemen huyun suyun degişecek, sende sevdiğim şeyler farklılaşacak, şımaracaksın, beğenmez olacaksın artık beni. Çünkü ben artık muhtaç olmuş olacağım sana, senin gözünde.
Öyle değil mi? Bilmez misin? Muhtaç olmak acizliktir. Şimdi seni sevdiğim için cezalandıracaksın beni biliyorum! Hor göreceksin, bekleteceksin, aramayacaksın. Menfaatlerin ön plana çıkacak. Şayet menfaatlerini de sevmezsem beni sileceksin. Yalan mı? Sileceksin işte! Sonra her gün benden azar azar uzaklaşacağını seyredip kahrolacağım.
Yahu ben bir “seven”im. Yani seni sevgimle onurlandırmış bir insan. Dünyayı ayakta tutacak insan kudretinin adıdır “sevgi”… Şimdi ben sevdim diye, bu kudrete ve cesarete sahip oldum diye sen beni nasıl ve ne hakla cezalandırabilirsin? Aklım almıyor, zeka seviyem de, insanlığım da, yüreğim de. Yok! “Seni seviyorum” cümlesini çok sarfetme eskir! Yok! Herkese “seni seviyorum” deme, sadece aşık olunca kullan! Yok! “Seni seviyorum” demeden önce bin bir hokkabazlık yap ve şirin görün ki sevdiğin sevildiği icin kendini dev aynasında görmesin, onu inlet, süründür, aklını başına getirt, mahvet! Neden? Çünkü, bu makbul. Kaç… Sevsen de sevmesen de kaç! Neden? Çünkü kaçan kovalanır aptal! Kaçan kovalanır… İyi de, neden sevdiğim için kaçıyorum ki? Ben kaçacak ne yaptım? Kaçarak daha mı makbul olacağım? Kaçarsam daha mı kıymetim anlaşılacak? Sevmek utanç verici bir şey mi ki kaçmam gerek?!
Anlayamıyorum… Oysa ben zaten sevdiğimi severek devleştirmişimdir. Onun dev aynasında kendisini yeniden devleştirmesine ne gerek var ki? Bir görebilse benim gözlerimle kendini, eminim kıskanacaktır bendeki kendisini… Yok ama yok! Bilmez sevgililer sevilmenin eşsizliğini, bilmez… Ondandır bol keseden sevgiyi böyle tüketişleri… Ben hiç şımarmayan, değişmeyen, yozlaşmayan, uçup gitmeyen, tükenmeyen sevgi görmedim.
Artık cenaze törenleri iki türlü yapılmalı. Biri bedenler için, diğeri zorla öldürülen sevgiler için!… “Ben senin beni sevebilme ihtimalini sevdim.” Anlayın artık varlıkları değil, ihtimalleri sever olduk… Neden? Çünkü ihtimaller hayallerimizdir. Sevmekse hayatın bir gerçeği. Hayallerimizde sevgilimiz hiç değişmez. Hatta “seni seviyorum” dedikçe ya gözleriyle, ya elleriyle ya da tatlı diliyle “beni sevdiğin için teşekkür ederim aşkım” der… Teşekkür etmek?! Beni sevdiğin için… Evet ya… Bir onurdur, bir ödüldür, bir şereftir sevmek ve sevilmek, özgürlüğümüzdür, cesaretimizdir, insanlığımızdır, ayrıcalığımızdır. Ama ne yazık ki bir de bütün bunları farkında olamayışımızdır sevmek…
Korkuyorum. Hep sevdiğim icin cezalandırıldım. Artık “seni seviyorum” derken bana tuhaf tuhaf bakmayacak varlıkları daha çok sevmeye niyetliyim… Bir çiçek gibi, bir hayvan gibi, bir dağ manzarası gibi, bir su damlacığı gibi, bir küçük tomurcuk gibi henüz doğmakta olan… Çünkü hepsinin insanlarda var olan bir büyük silahtan arındırılmışlığı var. Yani dilleri yok, dilleri! Konuşamazlar… Sadece dinlerler… Sevginizi anlayarak hissederek dinlerler. Onlara “Pardon! Acaba sizi sevebilir miyim?” demeniz gerekmez. Direkt söylersiniz sevginizi hesapsızca, umarsızca… Saymadan… Ve sevgimi ifade edecek her türlü çılgınlığı hesapsızca yapmak istiyorum. Gurur denilen sözcüğü sözlüklerden çıkartmak, sevdiğim için sevilerek ödüllendirilmek istiyorum…