İnsan doğasına aykırı her ne varsa ruhumuza kazınmak istenircesine tekrarlanıyordu sözcükler arasında
Ve her cümle, hükmeden birer buyurgan efendi azametiyle, zihnimize kazınıp savruluyordu ortalığa…
Oysa her insan kendi toprağında yeşerip, kendi dilinde anlam katmıyor muydu yaşama…
Sorgulamak derin bir yalnızlık, yaşanmış bir duygunun önüne ne kadar geçilebilirdi
Sığlıklarla dolu bir duygu yumağı, bu karmaşık düzlemin ortasında
Her tohum kendi coğrafyasında yeşerip çiçek açardı oysa
Uyum sağlamak bir kader değil miydi kendi topraklarında
Her dönem bilirkişi tayin edilen, Amerikalı ya da İsviçreli bilim insanlarının ne yiyip ne içeceğimizi ya da nasıl davranmamız gerektiğini söyleyen, bizleri birer robot gibi yönlendirmeye dair söyledikleri bilgece sözleri kuralmış gibi sokulmuyor muydu zihnimizin en derin noktasına…
Ve ünlü filozofların belki de hiç okumadığımız kitaplarından üç beş satırı yaşam felsefesi gibi sunan bilmişlerin arasında, kafa sallamıyor muydu, tek kitap bitirmemiş, kitap sever görünümlü çoğu kendini bilmezler
Kaç kişi sorgulayıp yaşanan onca tuhaflıklar arasında bu ne saçma bir varsayım diyebiliyordu
Zaten her duygu şahsına münhasır, özel ve ayrıcalıklı değil miydi yaşamda…
Bakış açısını kaç kişi uydurabilirdi bir kalıba
Misal bir palmiye yaşayabilir miydi Norveç’in soğuğunda
Buzullar ne kadar dayanabilirdi çölün sıcağına, hem doğa uyum içinde değil miydi insanoğluyla…
Kaç insan aynı hisse kapılıp bir gün batımında aynı rengi resmedebilirdi elindeki fırçayla
Yan sokaktaki yalnız amcayla, hanımının elinden su içerken aynı minnetle yudumlar mıydı suyu Yakup amca…
Dayatmalar aynı mıydı doğuyla batıda
Aynı kader miydi sokak çocuğunun, evinde bir dediği iki edilmeyen zengin çocuğuyla
Görkemli mezarlar aynı ölçüde olsa da, aynı mıydı kimsesizler mezarlığında yatan sahipsiz birinin mezarı
Kimin sevgisi ölçülebilirdi bir başkasıyla, hem ömründe kimseyi sevmemiş, bir çocuğun bile saçını okşamamış, gaddar bir yürekle, karıncayı incitmekten korkan bir yürek aynı mı severdi söylesene
Verilen öğütler, bilgece varsayımlar, büyük büyük laflar boş değil mi şu anlamsızlıklar diyarında
Okunan kaç cümle kalır en bilmişin bile kelime dağarcığında
Bilmelisin ki bu yol senin, uzun ve zahmetli, ne yazık ki dikenlerle çevrili, zorlu ve bilinmez
Bir labirentin ortasına terkedilmiş denek fareleri gibi çıkış yolu arayıp koşturuyoruz
Bu yol kimimiz için dolambaçlı, kimimiz için belki sandığımızdan daha kolay katedilecek
Ama kimsenin yolu, kimsenin ruhu, kimsenin yaşamı diğerinin aynısı olmayacak
Belki kısa bir süreliğine ışık tutacak yürüdüğün yolda bazıları
Ama bu yolun güzergahı, senin çizdiğin rotada ilerleyecek ve istem dışı ne yaparsan yap asla değişmeyecek, unutma…