Paylaştığım son yazım Aydınlık Yarınlar üzerinden üç yıl geçmiş. Geçtiğimiz günlerde eski bir dostum epeydir yazı paylaşmıyorsun diye hatırımı sorduğunda yeniden durup düşündüm geride bıraktığım zor günleri…
2021 yılının son demleri, 39 yaşında başımda ilk beyaz saç teline rastladım. Yine iyi bile dayandılar; malum eskisi gibi altmışından sonra değil, ülke şartlarından dolayı yirmili yaşlarda ağarmaya başladı artık insanların saçları.
2020 yılı pek çok insan için bambaşka bir dönemin başlangıcı oldu, açıkçası vaktinin çoğunu evde geçiren biri olarak pandemi kısıtlarından -o dönemde sosyal medyada da paylaştığım gibi- herkes kadar etkilendim diyemem.
Zaten evden nadir çıkıyordum, zaten home office çalışıyordum, zaten aöf ile uzaktan eğitim alıyordum, zaten sağlığıma ve bağışıklığıma özen gösteriyordum, zaten okb’den mütevellit hijyen konularına aşırı duyarlıydım. Welcome to my life…
Yine de sevdiklerimizle aramıza mesafe koymak hepimiz için zorlu bir süreçtir. Tecrit uygulamasının insanoğlu için ne denli büyük bir ceza olduğuna yıllar evvel kaleme aldığım Kolay Gele yazımda da değinmiştim.
Aslında pandemi ile ilgili yazılacak çok söz vardı ama o dönemde mümkün olamadı. Bilinmezlikle karşılaşmanın, sağlığımızı kaybetmenin kaygısı, sevdiklerimizi yitirmenin acısı, aşı olanlar ve aşı karşıtları arasındaki aşağılayıcı çatışmalar, özverili sağlık çalışanlarımızın çabalarının kısa takdiri sonrası giderlerse gitsinler noktasına gelinmesi, her geçen gün yeni bir sağlıkta şiddet vakası yaşanıyor olması ve daha nicesi… Bu süreçte herkes korunmak için evdeyken biz ailece başka bir sağlık durumu ile karşı karşıya kaldık. Babamın açık kalp ameliyatı geçirmesi ekstra tedirginlik verici ve kaygılı geçen uzun günlere neden oldu.
Aynı yıl ailemizi en çok üzen, içimizi parçalayan, bizi eksik bırakan ise 1 Ekim günü canım kardeşim Gamze Öğretmen’in okuldan evine dönerken geçirdiği trafik kazasında hayatını kaybetmesiydi. Evet ölümün her türlüsü acı verici, her ölüm erken ancak pandemi dönemiyle çevremdeki herkesin yokluğu senaryolarını üreten zihnim bir tek ona konduramamıştı ölümü. Sanki pazarlığı yapılabilen bir durummuş gibi bu şekilde düşünmek kadar saçma bir şey yok biliyorum ama, keşke ben ölseydim… Keşke ben ölseydim de canım kardeşim yaşasaydı, diye düşünüyor insan.
İki yaşındaydım o dünyaya geldiğinde, o da iki yaşındaki oğlunu bizlere emanet bırakıp gitti. Sadece o güzel çocuk sayesinde tutunduk bir biçimde hayata. Zaten ilk bir yılı pek hatırlamıyoruz, bizler için yas süreci oldukça zorlu geçti. O günlerde pandemi nedeniyle azalan iletişim düzeyi çevre ile olan bağları hepten zayıflattı, buna rağmen tüm zorlu günlerimde yanımda hissettiren dostlara ayrıca teşekkür ediyorum. İnsan böyle zamanlarda daha iyi anlıyor dostlukların kıymetini. Son bir yıldır ise hayata uyum göstermeye çalışıyoruz. Şu yaşamda ne sıkıntılar yaşadık, neler gördük diye düşünürken hayat yeni bir sınav çıkarıyor karşınıza. Günler sürekli yeni bir mücadele ile geçiyor.
Böyle bir dönemde iken de en önemli uğraşılarımdan olan EnginDergi‘yi ister istemez ihmal etmek durumunda kaldım; ki kanserle mücadele ettiğim dönemde bile beni hayata bağlayan unsurlardan biri olan bu yapıdan kopmamış, yayınları paylaşmayı sekteye uğratmamıştım. Lâkin kardeşimin vefat ettiği 2020 Ekim ayından itibaren editörlüğünü üstlendiğim dergide herhangi bir paylaşıma yer verme imkanım olmadı.
Yas sürecinin ilk yılı sonunda bir ara dergiyi yeniden aktif hale getirebilir miyim diye kendimi denedim; o süreçte de sitede yer alan paylaşımları e-dergi olarak okumaya imkan veren platforma erişim engeli getirildiğini gördüm.
Bünyesinde dergiler, kataloglar ve gazeteler barındıran elektronik yayıncılık platformu Issuu’ya, İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı Fikri ve Sınai Haklar Soruşturma Bürosu’nun 27 Kasım 2020 tarih ve 2020/201721 sayılı kararıyla erişim engeli getirildi.
Zamanında Youtube’un, Twitter’ın, Wikipedia’nın engellendiği güzel ülkemde içerdiği yayına değil de bütün bir platforma erişim engeli getirilmesi yaklaşımı nedeniyle Issuu da yasaklanan sitelere eklenmiş. Diğerleri kadar popüler bir platform olmadığı için de pek açılacak gibi durmuyor. İlgili sitenin engellenmesi yıllardır destek aldığım yayıncılık platformunda bulunan e-dergi sayılarımıza erişilememesi sonucunu doğurdu. Bu da yeni bir hayal kırıklığı ve iş yükünü beraberinde getirdiğinden o dönem için şevkimi kırdı.
Üzerine üstlük bir de artan yönetim baskıları sonucunda her geçen insanların daha da ezilmeye çalışıldığı, korkutulduğu, özgürlüklerin kısıtlandığı, toplumsal farklılıklara hoşgörünün azaldığı günler yaşıyoruz. Son yıllarda defalarca değiştirilerek yapısı bozulan eğitim sisteminin içi iyiden iyiye boşaltıldı. Ekonomik sıkıntılar ise bambaşka bir boyuta evrildi. Bozulan sosyo-ekonomik şartlar ve psikolojiler yüzünden hem bireysel hem de toplumsal şiddet giderek arttı.
Tüm bu zor günlere rağmen yakında 14. yılını dolduracak EnginDergi oldukça önemli ve vazgeçilmez bir parçam. O yüzden artık kolları sıvama zamanının geldiğini düşündüm. Bunda gerek paylaşımlarına yer verilmesini sabırla bekleyen yazarlarımızın gerekse okurlarımızdan gelen taleplerin etkisi büyük oldu. Zor günler geride kaldı, şimdi muhtemelen daha da zor günler bekliyor bizi… Dilerim yeni dönemde de hep birlikte okumaya, yazmaya, paylaşmaya ve mücadele etmeye devam edeceğiz.