İlk yazımın başlığına daha uygun bir ifade bulamadım. Gerçekten de tek değil midir müzik; bizi bir araya getiren, dilimizin yetmediğine hızır gibi yetişen, ifade edemediklerimize tercüman olan. Hem işin içinde olup üreten hem de dinleyici biri olarak, müziğin hayatımızdaki kocaman yerini tanımlamak, sınırlarını çizebilmek benim için dahi çok zor. Dinlediğimiz her melodiden kaptıklarımız, farkında olmadan zihne en kolay kaydettiğimiz küçük parçalar belki de şarkılar. İnsan anılarını en kolay kokularla hatırlarmış, bilim öyle der. Ama en küçük ayrıntısına kadar hatırlamak istiyorsak her şeyi inanın bir şarkı yeter. Hatta bilmediğimiz hislerimizi, düşüncelerimizi bile hatırlatır bize; bir beste ya da güfte. ‘Ah bu şarkıların gözü kor olsun!’ diyen Şahin Çandır’ı saygıyla anıyoruz.
Bu Ay Ne Var Ne Yok?
Yaz aylarını seviyoruz, neden? Kapalı mekanlara sıkışmadan, yıldızlar eşliğinde kulağımızın pasını sildirme şansı verebildiği için. Tatil coşkusunu en güzel tamamlayan konserler bu aylarda hatrı sayılır bir şekilde arttığı için. Turnelere ve festivallere ev sahipliği yaptığı için. Ve şimdi bu konserlerin en önemlilerinden veya en sevdiklerimizden haberdar olma vaktidir.
Geçen Temmuz ayında ülkemize teşrif ederek bizleri mutlu eden çok önemli sanatçılar ve gruplar oldu. Ağustos ayı da geçen ayı aratmayacak gibi gözüküyor. İstanbul‘daki organizasyonlardan bahsedecek olursak ilk göze çarpan, Grammy ödüllü Sean Paul. Ülkemizde ilk olarak ‘Get Busy’ şarkısıyla kendisinden haber olduk. Sonraları yaptığı düetlerle yerini sağlamlaştıran Sean Paul -Jamaikalı anne ve Portekizli baba ürünü olmasından belkide- yaptığı müziğin içinde reggea öğelerine yer vererek aynı kulvardaki diğer müzisyenlerden ayrılıyor. İstanbul Arena’da gerçekleşecek olan konserin bilet fiyatları ise 56.5 ve 168.00 TL arasında değişiyor.
Harbiye Açık Hava da ise Kral Harbiye konserleri gerçekleşecek. Tarkan, Sertab Erener, Demet Akalın, Volkan Konak, Serdar Ortaç, Zülfü Livaneli ve Mustafa Ceceli (ve konukları) bu muhteşem mekanda sahne alacak sanatçılarımız. Benim naçizane tavsiyem, Sertab Erener, Volkan Konak ve Mustafa Ceceli konserlerini kaçırmamanız. Özellikle Mustafa Ceceli’nin Sezen Aksu ekolünden gelen bir müzisyen olduğunu, piyasada dinlediğimiz çoğu sanatçının albümünde aranjörlük yaptığını hatırlarsak konukların ne kadar çok ve renkli olacağını tahmin etmek hiç zor olmaz. Son zamanlarda kaliteli pop müzik dinlemek pek mümkün olmasa da Mustafa Ceceli gibi işini bilerek, layığıyla ve çok iyi yapan Müzisyen ve Sanatçıların müziğinden bolca istifade etmek gerek.
Güzel İzmir‘de ise bu ay, havasına ambiyansına hayran olduğum Bostanlı Karşıyaka Açıkhava Tiyatrosu’nda, kendisine layık çok hoş konserler bulunmakta. Bir Nev-i Alaturka albümüyle bildiğimiz Türk Sanat Müziği şarkılarını kendine has üslubuyla yeniden yorumlayan Nev’i kesinlikle kaçırmayın derim. Albümde müzisyenliğini de konuşturmuş ve bütün enstrümanları kendisi çalmış. Konserde de bir süpriz yapabilir diye düşünüyorum. Biletlerin 34 ve 56.5 TL fiyatları arasında satışa sunulduğu bu konserin tarihi ise 2 Ağustos.
Eğer ki Çeşme‘de tatildeyseniz, Alaçatı’ya uğramadan dönmemeniz gerektiğini de biliyorsunuzdur umarım. Oradaki restaurantların muhteşem ev yapımı şaraplarından bir iki kadeh yuvarladıktan sonra en güzel eğlence genelde Babylon Aya Yorgi’de olur. 5 Ağustos tarihinde oralardaysanız şarabın yarattığı o güzel kafayla eskilere gitmek zor olursa eğer, size Göksel yardım etsin. Göksel – Naim Dilmener & Sarp Dakni ile Eski 45’likler ile nostaljinin dibine vurmak bazen hüzünlü olsa da çoğu zaman eğlenceli olacaktır. Türkçe müzik’ten uzak durmak isteyenler için de 7 Ağustos’ta yine Babylon Aya Yorgi’de Nouvelle Vague & Melanie Pain konserine gitmenizi tavsiye ederim ki: giden biri olursa mümkünse beni de götürsün. Buradaki konserlerini kaçırmak çok talihsizlik oldu cidden. Eski pop, bossa nova, caz şarkılarını kendilerince yeniden yorumlayan muhteşem bir cover gruptur, şiddetle öneririm.
Başka bir şehrin programından bahsedemeyeceğim çünkü neden? Salt konserlerle ilgilenmiyorum farkındaysanız, mekanları da konserlerle bütünleştirmeye çalışıyorum. Bahsettiğim yerler daha önce havasını soluyup, bulunduğum mekanlar. Üzerinde tecrübemin olmadığı bir mekandaki konsere gitmenizi tavsiye edemem, zira konser ne kadar iyi olursa olsun mekanla berbatlaşabiliyor. Başka bir şehirde başka bir mekanda konsere gitmediğimden, bu kısmı burada noktalıyorum. Ki burdan da konuyla bağlantılı olarak ayın eleştrisine geçiyorum.
Ayın Eleştirisi
Biraz önce de dediğim gibi mekanların konserler üzerinde çok büyük bir etkisi var. İnsan en büyük hayalini bile seyretmeye gittiğinde şayet mekan veya ortam kötüyse gitmemiş olmayı dileyebiliyor. Gerçi organizasyon sayısını yeni yeni çoğaltabilmiş, yeni yeni dünyaca ünlü sanatçı ve grupları ağarlamaya başlamış olan ülkemizde bir yandan insana ‘Bu kadar kusur kadı kızında da olur!’ dedirtiyor. Bu ayki eleştiri Cranberries konserine gidiyor. Maçka Küçükçiftlik’te gerçekleşen konsere giden insanların çoğu konser alanından memnuniyetsiz ayrılmışlar. (Gitmeden eleştirmek olur mu demeyin, tahmin edebiliyorum çünkü o parkta daha önce bir kaç organizasyonda bulundum.) Fazlasıyla eğimli bir alan, verimsiz bir ortam konser için. Düşünün ki dev ekranlar bile düzgün gözükmemiş. Bilete verilen paranın az olmadığı düşünülünce büyük haksızlık gibi geliyor bana bu durum. İzmir’den bir arkadaşımı misafir ettim bu konser için ve kendisi gibi tüm giden arkadaşlarım aynı şikayette bulundular. Ama sevgili arkadaşımın ‘keşke konser parasını yandaki lunaparka yatırsaydık da dönme dolabın en üstünden izleseydik konseri!’ şeklinde ortaya attığı fikri takdire şayan buldum. Yani neymiş, bundan sonra Maçka’daki konserleri lunaparkta izliyormuşuz.
Bendenizden bu aylık bu kadar. Bir dahaki aya yine aynı yerde bilmem ne zaman görüşmek dileğiyle. Bolca müziklenin efendim.