Zaman göremediğimiz, duyamadığımız ama sıklıkla azlığından şikayet ettiğimiz, soyut bir kavramdır. İstemeden de olsa tükettiğimiz, tasarrufunu yapamadığımız bir kavram hem de. Bugüne kadar, bu bulunmaz cevher ile ilgili birçok varsayım ortaya atılmıştır. Fakat, bu varsayımların dışında doğrulanan bir teori vardır ki; o da İzafiyet Teorisi.
Bu teoriyi ilk duyduğumda çocuk yaştaydım. O yaşta ki mantığımla da tam olarak kavrayamamıştım. Benim için zaman, İzafiyet Teorisi’nde ki gibi göreceli değildi. Zaman, her yerde aynıydı. Farklı olmasına da imkan yoktu. Daha sonra ise; bu teoriyi merak edip araştırdıkça, çok başka açılımları olduğunu kavradım. Sandığım ya da sanıldığı gibi sığ bir kavram değildi. Tam tersine, günlük hayata indirgendiğinde de gayet basit ve mantıklıydı.
Yalnız bu teoriden bahsetmeden önce, ilk kavrama dönmekte yarar var. Yani, zaman kavramına… Aslında zaman, insan beyninin yarattığı bir olgudur. Şöyle ki; beynimiz yaşanmışlıklarımızdan yola çıkarak, bir kıyaslama yapmaya başlıyor. Bunları sıraya koyuyor. Daha sonra ise; aradaki boşlukları değerlendirerek, kendine bir zaman olgusu yaratıyor. Kısacası, geçmiş deneyimlerimizden zamanı oluşturuyor. Eğer geçmişimiz olmasaydı; böyle bir zaman olgusu da kalmazdı. Çünkü kıyaslama yapılacak bir kıstasta olmazdı. Geçmişimiz zamana bağlı ve geleceğimizde düşüncelerimize. Bu durumda bizler için gerçek olan tek olgu; şu anımızdır. Bunun dışında, yaşadığımızı sandığımız zaman dilimi, sadece bizim kafamızda oluşturduğumuz bir sıralamadan ibarettir.
Bu kuramın en güzel örneği; kişilerin zaman algısındaki değişikliklerdir. Depremde enkaz altında kalmış bir kişi, zamanı takip etmeye çalışsa da belli bir süre sonra zaman algısını yitirir. Çünkü beyin, sıraya koyabileceği fotoğraflar zincirine artık sahip değildir. Bunun yanında, beyin güneşin hareketlerini de takip edip sıralayamadığı için; zaman algısından yoksundur.
Tüm bunların dışında, insanı zamanın görecelik kavramına sürükleyen başka olaylarda vardır. Hepimiz yaşamışızdır. Bazen, sevmediğimiz mekanlarda ya da sevmediğimiz insanlarla beraberken zaman akmak bilmez. Geçirdiğimiz beş dakika, bize bir ömür gibi gelir. Oysaki kimi durumlarda ise, tam tersi olur. Zamanın, nasıl geçtiğini bilemeyiz. Deyim yerindeyse, vaktin göz açıp kapayıncaya kadar geçtiğinden bahsederiz. Peki, tüm bunların nedeni ne?
Sıklıkla yaşanılan tüm bu olgular, İzafiyet Teorisi’nin hayatımıza bir yansıması aslında. Hepimiz, kendi hafıza kayıtlarımızla zamanı algılıyoruz. Kendi ölçütlerimizle zamanı değerlendirip, yorumluyoruz. Bu nedenle de farklı yargılara, farklı sonuçlara varabiliyoruz; zaman hakkında. Önemli olan ise; farklı pencerelerden baktığımız dünyamızın, her dakikasını dolu dolu yaşayabilmektir. Margerat Bonnano’nun da dediği gibi “Sonsuza dek mutlu yaşamak; ancak, anbean mümkündür.”