Çekildi de damarlarımdaki kan, üzerimdeki toprağı çırptım da kalktım, öldüm sanıp da beni gömdükleri yerden. Damarlarımda dolaşan bir yalnızlıktı yaşamak ve yazarak paylaşıyordum onu, yalnızlık paylaşılmaz diyenlere inat.
Ağlayarak daldığım her uyku bir gece gösterimi kuşağına dönüşüyordu. Ben de isterdim pornografik rüyalar görmeyi; ama kâbus denilen şeyin zihnimde yoktu, seçimi bana bırakılan bir arşivi.
Aylar geçer; günler gecelere uzanır, kirli bedenler kirletemeyecekleri bedenlere, hatta yıllar geçer de dakikalar bir türlü geçmez, kan-ter içinde uyanılmış bir rüyanın ardından zifiri karanlık bir gece de…
Kendi dibini bile ışıtmayan bir mumun dibindeyim şimdi…