Hiç sordunuz mu kendinize Sarman Dedektif ve diğer kediler neden sokakta gezmeyi sever diye? Çünkü sokaklar yalan söylemez. Ne kadar makyaj yapılırsa yapılsın, azıcık toprağı eşeleyince gerçekler ortaya çıkar. Bakmasını bilen, toplumun, ülkenin gerçeklerini, sokaklardan okuyabilir.
Çok mu abarttım? Bu nasıl oluyor, gelin size birkaç eğlenceli örnekle anlatayım.
Rusya’nın kuzeyinden gelen biri ilk defa başka bir ülkeyi, İstanbul sokaklarını görüyor. Ağzı hayretten sarkmış… Nedeni bahçelerdeki güller. “Bunlar bizde asla durmaz, hemen biri koparır,” diyor… Bahçelerimizdeki güller ve bunların dalında solması, bana ilk defa gurur veriyor. Demek ki kimi açılardan dünyanın bazı bölgelerinden daha uygarız.
Sokakta özgürce dolaşan kediler, kulaklarındaki plastik işaretle köpekler, hatta atılan susamlara üşüşen güvercinler bile, yabancılar için değişik. Bunlar bizim için sıradan olsa da aslında hayvanlarla aramızda güzel bir ilişki olduğunu vurguluyor. Elbette madalyonun diğer yüzü de var: Örneğin Bağdat Caddesi civarında çok sayıda kuyruksuz kedi görülüyor. Bu, orada bazı insanların, sadistçe eğlence anlayışları olduğunu anlatıyor.
İstiklal Caddesi, en önemli yaya caddemiz. Yanlış anlaşılmasın, yine de bir yığın araç üzerinde vızır vızır dolaşıyor. Polis, ambulans, itfaiye gibi önemlilerini anladık da, diğerleri ne arıyor? Yani yasalar ve kurallar, bu ülkenin otoriteleri için geçerli olmuyor.
Aynı caddenin yolları birkaç yıl önce, üzerinde yürüyenleri aylarca çamur içinde bırakarak yeniden düzenlendi. Bu sırada caddenin bütün ağaçları söküldü. Birkaç duyarlı insan isyan etti. Tadilat tamamlandığında, ağaçların geri getirilip dikileceği söylendi. Şu anda en ünlü yaya caddemizin üzerinde ağaçtan eser yok. Tam bir beton yığını. Bu durum giderek doğadan uzaklaşan ve betonlaşan şehirlerimizin ve beyinlerimizin aynası değil mi?
Singapur: Şehrin içindeyken bile, sanki bir ormanda yürüyorsunuz. Binalar ve birbirinden güzel ağaçlar birbirine kaynamış. Doğa ve şehir kol kola büyümüş. İşin ilginci bolca yağmur yağmasına rağmen, sokaklarda bir parça çamur görmek de mümkün değil.
Almanya, Köln: Otomobillerin geçtiği yollar siyaha yakın renkte gri renkli. Bu garip geliyor. Biz yolları beyaza yakın gri biliriz. Düşündükçe konu netleşiyor. Aslında bizim yollarımız da ilk başta siyah. Asfalt, zift ilk döküldüğünde kömür karası. Fakat birkaç hafta içinde bizimkiler beyaza yaklaşıyor, onlarınki koyu renkli kalıyor.
Bunun nedeni toz! Demek ki bizde sokakları toz duman almış. Hem de yolun rengini bile değiştirecek kadar! Bu da şehirleşirken altyapımızı ihmal ettiğimizi gösteriyor. Her çatlak patlak olduğunda yolu yıkıp, yeniden yapıyoruz. Kumu, çimentoyu havaya, yollara saçıyoruz.
Peki, eve girerken ayakkabı çıkarma âdetimiz? Acaba bu alışkanlık bizim temizliğimizden değil de, sokaklarımızın pisliğinden mi kaynaklanıyor? Neyse ki kaldırımlarda görüp, üzerine basmamaya çalıştığımız, özellikle solunum yolları enfeksiyonuna yakalanmış insan atıkları, yazın yapışınca çıkmak bilmeyen sakızlar azalmaya başladı. Bunların daha fazla görüldüğü sokaklar, o bölgenin kültür düzeyi hakkında da ipucu veriyor. Fakat otomobilinin küllüğünü yollara boşaltanlara hala sık rastlanıyor.
Yine de durumumuz o kadar da kötü değil. Prag’ın bazı bölgelerinde kaldırımda yürümek çok daha zor. Köpek dışkılarından adım atacak yer bulmak, labirentte dolaşmaya benziyor. Hayır, sokak köpekleri değil… Bunlar, ev hayvanlarının artıkları. Yani, Prag halkının büyük çoğunluğu evde köpek besleyecek kadar hayvanları seviyor, fakat kirlettiği sokağı temizlemeyi sevmiyor. Bu kültür yapısında bir dengesizlik yok mu?
Almanlar sokaklarımızda gezerken, en çok garipsedikleri şey tedbirsizlik. Mesela bir yolun yanında, aşağıya doğru birkaç metrelik bir boşluk var diyelim, düşme ihtimaline karşı buraya bir korkuluk bile yapılmaması onları son derece şaşırtıyor. Bizim için normal, biz karanlıkta çukurlara düşmeye alışkınız. Sokaklarımız bu noktada, insana verdiğimiz değer konusunda da ipuçları sunuyor.
Sokaklardaki makineler de o yörede yaşayanlar hakkında çok şey söyler. Mesela Japonların birkaç senedir kullandığı, Rusların da yeni devreye soktuğu icat şaşırtıcı: Baby Box (Çocuk Kutusu): Bir kadın yeni bebek doğurdu fakat bakamayacak. Yol kenarındaki özel kutuya bebeğini koyuyor. 30 saniyede bebek geri alınmazsa, kapaklar kilitleniyor. Aydınlatma ve ısıtma sistemleri devreye girip, bebeğe ideal ortam sağlıyor. Kısa sürede görevliler gelip, bebeği yeni hayatına götürüyor.
Ne dersiniz… Vahşice mi, duygusuzca mı? Belki de tam tersi, çocuklara verdikleri değerin bir göstergesi. Cami avlusuna bırakılmış, daha da kötüsü tuvaletlere atılmış bebekleri duymadık mı hiç? Kafa karıştırıcı, fakat ülkenin öncelikleri hakkında ipucu veren konular bunlar.
Bunu yapan Rusya, bebek olmayanlara bu denli özenli değil. Yeri gelmişken, başta bahsettiğim makyajlara birkaç örnek verelim. Uluslararası boyutta etkinlikler olacaksa, Ruslar ilgili bölgede ciddi temizliğe girişiyor. Evsizleri, dilencileri ve hoşlarına gitmeyenleri toplayıp, uzaktaki başka bölgelere sürüyor. Ne oldu… Sokaklar temizlendi.
Hollanda, Amsterdam’da bir zamanlar sokaklarda hırsızlığı ve suçu önlemek için, devlet görevlileri parklarda bağımlılara bedava uyuşturucu dağıtıyordu. Sabah da gelip, varsa cesetleri topluyordu. Sokaklar yine temiz. Fakat olayı bilenler, devletin insanlarına karşı duyarsızlığını, kolaya kaçan çözümlere gidişini görüyor.
Habitat İstanbul gerçekleştiğinde de sokaklar süslendi. Her köşe çiçeklerle bezendi. Habitat bitti, çiçekler soldu gitti.
Örnekler bitmez; sokaklar gezmekle tükenmez. Gözümüzü açıp, aklımızı çalıştıralım yeter. Sokaklar her zaman gerçeği söyler.
Bu konudaki fikirlerinizi, örneklerinizi paylaşın bizlerle. Gözlerimiz daha iyi görsün sayenizde.
Sarman Dedektif
Sarman Dedektif’in tüm yazılarına ulaşmak için Sarman Dedektifin Gözüne Batanlar isimli web güncesini ziyaret edebilirsiniz.