Sinema sevdamın başlaması çocukluk yıllarıma dayanır. Ortaokul ve lise yıllarımın geçtiği Balıkesir’de, o yıllarda ve yaşlarda fazla bir sosyal etkinlik imkanı olmadığından her haftasonu en az bir sinema filmine gitme alışkanlığım vardı.
Okulda sabahçı olduğum senelerde cuma günü okuldan çıkınca eve gelip üzerimi değiştirir ve soluğu sinemada alırdım. Böylece cumartesi günü de başka bir filme gitme fırsatım olurdu. (Pazar günleri aile ile zaman geçirilen pikniklere gidilen özel bir gün olduğu için sinemaya gitmeye zaman olmazdı.) Eğer öğlenciysem ve cumaları sinemaya gidemiyorsam gösterimde kaçırılmaması gereken güzel filmler varsa, cumartesi günü aynı gün içerisinde üç filme birden girdiğimi bile hatırlarım.
Hatta gittiğim filmlerle ilgili bir defter tutar, filmlerin yönetmen, oyuncu ve konularını not alır, kendimce kendi IMDb listemi oluşturur; sinema dergileri takip ederdim. En çok dinlediğim müzikler, aldığım soundtrack albümleri yani film müziği kasetleriyle Walkman’imden dinlediğim müziklerdi.
1990’lı yıllarda Türkiye’deki sinema salonlarına filmler hep gecikmeli gösterime girerdi. Bu konuda şanslı olan İstanbul, Ankara, İzmir gibi bir filmi yayımlanmasından çok zaman geçmeden seyredebileceğiniz sayılı illerden biri de Balıkesir idi.
Sinema salonunda ilk izlediğim film 1990 yılında Diyarbakır’da bir sinema salonunda (uzak kuzenim Yalçın Singör ile birlikte) Rambo serisinin ikinci filmi olan “Rambo: First Blood 2” (Rambo: İlk Kan 2) [1985]’dir.
Memleketim Balıkesir’de ilk izlediğim film 1993 yılında eski Cep Sineması’nda (aile dostu olan Nezih Yavuz ile birlikte) “Teenage Mutant Ninja Turtles III” (Ninja Kamplumbağalar 3) [1993] oldu.
İlk açık hava sineması deneyimim ise 1995 yılında İzmir’de (kuzenim Çağdaş Çayırcı ile birlikte) Oscarlı bir film olan “Forest Gump” [1994] ile gerçekleşti.
En sevdiğim film türü aksiyon ve bilim-kurgu içerikli filmler olduğu için favori filmim Matrix serisidir. Wachowski kardeşler pek çok açıdan irdelenmesi gereken muhteşem bir kurgu ve yapım oluşturmuşlar. Seriyi kaç kez izlediğimi ben bile bilmiyorum.
Yayımlanmış herhangi bir favori film listem olmamakla birlikte izlediğim filmlere dair görüşlerimi sıklıkla Twitter hesabımdan (@enginenginer) paylaşmaktayım. EnginDergi’nin ilk yayımlanmaya başladığı 2009 yılında her sayıda dörder film tavsiyesi sunmak üzere çeşitli derlemeler yapmaya başlamıştım. Bundan sonra da başka paylaşımlar aracılığı ile çeşitli özelliklerine göre tavsiye filmler yazıları yazsam hiç fena olmayacak aslında.
Sinema tarihinin ilk filmi “L’Arrivée d’un train à La Ciotat” (Bir Trenin Gara Girişi) 1895 yılında Fransız Lumiere kardeşlerin çektiği bir dakikalık bir kısa filmdir. Louis ve Auguste Lumière tarihteki ilk halka açık film gösterimini gerçekleştirmişlerdir. Elbette o günden bu güne geride kalan yıllarda sinema sektörü büyük yol kat etti; artık filmleri cep telefonumuzdan bile yer ve zaman gözetmeksizin izleyebiliyor oluşumuz büyük lütuf olmakla birlikte, sinema salonunun ruhunun yerini tutması mümkün değil.
Kendinize bir iyilik yapın ve hadi bu haftasonu sinemaya gidip bir film izleyin…