Biliyorum 14 Şubat olduğunu. Hepimiz biliyoruz.
Sevginin günü o.
Shakespeare hayranı olunca dikkatimi çekti.
Modern Çağ’ın Romeo ve Juliet’i.
Benham Ganji ve Nahal Sahabi. İki genç aşık.
Biri Romeo, diğeri juliet..
İranlılar. Hani şu hepimizin rejiminden nefret ettiği İran…
Benham üniversitede mühendislik okuyor. Nahal ise anaokulu öğretmeni.. Biri yirmi iki, diğeri yirmi sekiz yaşında…
Benham’ın ev arkadaşı aktivist. 2009 seçimlerinde Ahmedinecat karşıtı eylemlerde yer alıyor.
Haliyle 31 Temmuz akşamı Benham’ın evine baskın düzenleniyor… Benham ve arkadaşı içeriye alınıyor. Benham içerdeyken Nahal’ın evine de baskın düzenleyip onu da alıyorlar…
İçeride, bu kelimeyi kaldırabilecek kalbim olmasa da kendini rejimin her hangi bir organizması zanneden ahlaksızlar Benham ve arkadaşına TECAVÜZ’de bulunuyorlar…
Çoğunluğun desteklediği bir politikada, yapacak tek şey küçük bir hareket başlatmaktır. Arap Baharı bu şekilde doğmuştur. İnsanoğlu kendisini yönetebilecek bir mekanizmaya ihtiyaç duyar. Oysa ki, bilmez kendini yönetenlerin, kendisi olmadığını. Küçük ama detaylı birkaç kuralla insanlığı korkutan bu yapı, kendini sorgulamaktan aciz bir mekanizma olmaktan ileriye gidemez.
Gençleri bir hafta sonra serbest bırakıyorlar. Nahal kendini toparlıyor ama işler Benham için pek de yolunda gitmiyor. Benham aslında arkadaş canlısı, güler yüzlüydü. Dışarı çıkınca tanınmaz haldeydi. İşkencenin ve tecavüzün verdiği psikolojik etki ile ne arkadaşlarının aramasına karşılık veriyor ne de dışarıya çıkıyordu. Nahal da sevgilisinin bu durumuna bloğunda yazdığı şu altı kelimeyle karşılık veriyordu:
‘Birini çok seversen ölümden döner mi?’
Birini çok seversek ölümden döner mi ?
Henüz küçükken babamdan öğrendiğim bir söz vardır.
‘Gitmek isteyenin önünde dağlar duramaz.’ diye.
Ben o gün babama gitmek istediğimi söylediğimde, gitmemi istemediği halde, ne kadar çaresiz olduğunu bu cümleyle anlatmıştı bana.
Benham, bu psikolojik durumun etkisiyle 1 Eylül Perşembe akşamında ilaç içerek ruhunu bedeninden ayırdı. Yeniden kavuşmak umuduyla Nahal’ı beklemeye başladı.
Umutlarımız bize yol gösterir mi? İçimizde onca yaşama ve başarma arzusu varken.
Nahal bu durumu acı verici olarak gördü. İçinde Benham’a duyduğu sevgi ve onunla yeniden birlikte olma arzusu, 1 Eylül Perşembe akşamı canına kıyan Benham’ın beklediği yere gitme arzusunu doğurdu. Olması gereken zamanda, Benham’ın ölümünden dört hafta sonra Nahal da bloğunda yayınladığı şu sözlerle veda etti bizlere:
“Bugün Perşembe. Haydi, Benham. Gel beraber, bir daha Perşembe günü dans edelim.”
Bir kitaptan öğrenmiştim bu sözü,
‘İnsan, günlük hayatında tüm insanlığı yok edebilecek kadar kin ve nefretle yaşar.’
Öğrendiklerim beni bu yanılgıyla baş başa bırakıyor. Neden bu rejime karşı herkes bu kadar tepkiliyken, orada yaşayan halk bu tip olayları görmezden geliyor.
Bu bildiğimiz, nesillerdir var olan, aşkın temel ürünü. Bildiğimiz sevgi.
Aşkı anlayabilmek için bize üniversite eğitimi veriliyor mu? Hayır. Verilmemeli de…
Tecrübelerimiz bu konuda bilgi sahibi olmamızı sağlıyor zaten.
Şimdi sormak istiyorum bu yazıyı okuyan herkese.
Benham ve Nahal’ın gerçekten intihar ettiğine inanıyor musunuz?
Bana göre bu düpedüz CİNAYET.