Bence baştan anlaşalım, hala çok geç değil, hadi gelin okumayın siz bu yazıyı. Bak hala devam ediyor… Okunsun diye paylaştığımızda arzu edildiği kadar çok okunmuyor da, okunmasını istemediğimizde sonuç ne olacak çok merak ediyorum.
Ne demiş büyüklerimiz, insanın başına ne gelirse meraktan gelirmiş. Merak, diğerleri gibi oldukça hassas dengesi olan bir duygu, aynı zamanda araştırma ve öğrenmeye yönelik bir davranış biçimi olarak tanımlanabilir.
İcat edilen pek çok buluş ve gerçekleştirilen keşifler gibi bu süreçlerde yaşanan pek çok felaket de çoğunlukla ‘merak’ sayesinde meydana gelmiştir. Bir şeyi edinme, yapma, bir şeyle uğraşma isteğini doğuran duygu olduğu için aslında bizi harekete geçiren önemli dinamiklerin başında yer alır merak. Başka bir unsur tarafından zorunda bırakılmamışsak merak duymadığımız bir alanda aşama kaydetmemiz mümkün değildir, çünkü merak duymadığımız bir konuyla ilgilenmeyiz de.
“Meraklı olduğunda, yapacak bir sürü ilginç şey bulursun.” Walt Disney
Doğduğumuz andan itibaren son nefesimizi verene kadar merakımızı uyandıran pek çok konuda kafamızda oluşan soru işaretlerini gidermek için çaba sarfederiz. Kişiliğimizi ortaya koyan tanımlar büyük ölçüde merak duyduğumuz alanlardan ötürü üzerimize yapışmaktadır.
Merakımızın üzerine gidebildiğimiz ölçüde hobilerimiz oluşur. Hobi olarak; fotoğraf çekmek, balık tutmak, modayı takip etmek, teknolojiden anlıyor olmak, seyahat etmek hep merakınızı cezbettiği için keyif verir. Bilinmeyenin gizemine duyulan merak ise zihni canlı tutar ve heyecana neden olur. İllüzyon gösterileri bu yüzden hemen herkesi etkiler; okunan bir kitabın, izlenen bir dizinin/filmin kurgusu, barındırdığı merak unsurları oranında bizi kendine daha da bağlar.
“Hiçbir özel yeteneğim yok. Yalnızca tutkulu bir meraklıyım.” Albert Einstein
Günlük hayat ve hobilerin yanı sıra merakın, tetiklediği unsurlardan ötürü çok daha özel bir ilgiyi hakettiğini ve yeterince dikkate alınarak irdelenmediğini düşünüyorum. Öncelikle öğrenmenin temelinde yatan başlıca duygu meraktır ve bir bireyi eğitmenin, onu gerçek anlamda başarılı kılmanın yolu merakını cezbetmekten geçer. Merak çok güçlü bir motivasyon kaynağıdır, hatta “merak yönetimi” kavramını ilk ortaya atan kişi olarak bu konuda bir takım çalışmalar da yapmaktayım. Eğitim ve danışmanlık firmalarının da zaman yönetimi, stres yönetimi vb. konulardaki yönetim odaklı seminer ve eğitimlerini çeşitlendirmeleri adına bu alanda adım atmaları gerektiği kanaatindeyim.
2008 yılında katıldığım, Melih Arat‘ın Sıra Dışı Yaşam Becerileri eğitiminde (aynı isimde, herkese tavsiye ettiğim bir de kitabı mevcut) paylaştığı bir anekdottu; adam oğluna kitap okuma alışkanlığı kazandırmak için her hafta harçlığını evdeki kitaplıkta yer alan kitaplardan birinin arasına koyuyordu. Çocuk parayı bulmak için önce kitapları hızlı hızlı kurcalayıp parayı bulduğunda kitaplıktan uzaklaşırken, bir süre sonra para ararken gözünün takıldığı satırlar, merak uyandıran kitaplara rastlamaya başlıyor ve birkaç hafta sonra parayı aradığını dahi unutup kitapların büyülü dünyasına kapılıyordu. Ben de aynı şekilde teknoloji ile arası iyi olmayan pek çok kişiye bilgisayar kullanımını bu tarz taktiklerle öğrettim; yıllar önce babamı gazete okutmak, annemi okey oynatmak için geçirdim bilgisayar karşısına ve şimdi internet kurdu olup çıktılar.
Karşı cinsle olan ilişkilerde de feromonlar ve bilinçaltımız ile ilgili etkilenme sürecini geride bıraktıktan sonra karşı tarafı tanıma arzunun yaşattığı merak tarifsizdir. Onun hakkında her şeyi bilmek istersiniz, karakterinden zevklerine kadar merak ettiğiniz tüm soruların cevaplarını keşif süreci ilişkinin gidişatını belirler, lakin çoğu zaman soru işaretleriyle dolu olduğunuz o ilk andaki heyecan düzeyini yeniden yakalamak pek mümkün değildir.
İlgi alanlarımız genel olarak merakımızı manipüle eden dünya yöneticileri aracılığı ile belirli alanlara yönlendirilmektedir, televizyonun icadı bunu oldukça kolaylaştırmıştır. Toplumumuzda erkeklerin futbol, araba, saat vb. ilgi alanları bilinçli bir yönlendirmeden kaynaklanır, kadınların alışveriş ve sohbet tutkusu… Hmm sanırım bunun yönlendirmeyle ilgisi yok, içlerinde var. Louis Szekely’nin de dediği gibi, “Bence kadınlar çok akıllı varlıklar, isteseler dünyayı bile ele geçirebilirler, ama onlar alışveriş yapmak istiyor.” Her neyse konu bir hayli dağıldı, lakin buraya kadar gelmişseniz bile ben başta uyarımı yaptığım için içim rahat.
Öğrenim hayatında merak duyduğu konularda olumlu güdülenmeyen bireyler çoğunlukla görece lüzumsuz işlerle ilgilenmeye başlamakta, sevdiği uğraşlarla haşır neşir olarak başarılı ve keyifli bir hayat sürebilecek iken dayatmalar sonrası el attığı işlerde çoğunlukla başarısızlığa uğrayacak, başarılı olsa da bundan haz alamayacaktır. Gerek ebeveynler gerekse eğitim sistemi bireyi kontrolcü yaklaşımla idare etmeye çalışmak yerine ilgi duyduğu alanlarda yönlendirerek güdülenmesini artırmalıdır. El-göz koordinasyonu yüksek uyumluluk gösterdiği için başarılı bir mimar yahut araba yarışçısı olabilecek bir gencin tüm gününü internet kafede geçirip futbol oyununda turnuva birincisi olmakla övünmeyle yetinmek zorunda kalmasının sebebi de, sanata olan ilgisinin görmezden gelinip doktor veya avukat olması istenen bir gencin hayattan memnuniyet duymamasının nedeni de merak yönetimine önem verilmemesidir.
Kişisel ve toplumsal merak yönetimine gereken ilginin gösterilmesi temennisi ile hayata dair merakınızın hiç eksikmediği keyif dolu günler dilerim.