Kişiliğimizin ve davranışlarımızın nasıl oluştuğu, insanlarla nasıl daha iyi iletişim kurabileceğimiz, etki ve ikna gücümüzü nasıl artırabileceğimiz bir çoğumuzun merak ettiği, ilgi duyduğu bir konu…
Hemen hemen hepimiz hem kendi iç dünyamızda hem de insanlarla olan ilişkilerimizde zaman zaman sorunlar yaşıyoruz. Adını koyamadığımız iç huzursuzlukları, her türlü çabaya rağmen kendimizi kurtaramadığımız bir boşluk ve yalnızlık duygusu hissediyoruz. Hiç istemediğimiz halde iletişim sorunlarıyla karşı karşıya kalıyoruz. Öfkeleniyoruz, kendimizi tam ifade edemiyoruz. İkna edemiyoruz. Kırıyoruz, kırılıyoruz, ayrılıyoruz, terk ediliyoruz, başarısızlık hissediyoruz… Sonra da üzülüyoruz, kendimizi suçlu ve kötü hissediyoruz.
Kendimizin ya da muhatabımızın sebep olduğunu düşündüğümüz bu durumlar çoğu zaman biz farkında bile olmadan ruhumuzda biriken tecrübelerin ve genlerimizden gelen mirasın hayatımıza yansımalarıdır.
Doğduğumuz andan itibaren yaşadığımız olaylar, büyüdüğümüz sosyal çevre, içinde bulunduğumuz ortamlar (aile-okul-arkadaş) ve elbette genlerimizle getirdiğimiz özelliklerimiz kişiliğimizi ve davranışlarımızı biçimlendiren temel unsurlardır. Ve bir çoğunun ruhumuza sızmasında, kişiliğimizi ve davranışlarımızı biçimlendirmesinde onayımız yoktur, bilgimiz yoktur hatta haberimiz bile yoktur.
Ancak, ruhumuzda birikenlerin hayatımıza yansıttıkları bize olumsuz tecrübeler yaşatıyorsa, bazen hayatı bize çekilmez hale getiriyorsa, bu durum elbette böyle devam edip gitmeyecek. Tabii siz isterseniz… İstemeden, bilmeden ve haberimiz olmadan ruhumuzda biriken zehirli duyguları, düşünceleri ve bunların dışa yansıyan davranışlarını, isteyerek, bilerek ve adım adım temizleyebiliriz. İhtiyacımız olan tek şey bizi nelerin zehirlediğini, içimizde neler biriktirdiğimizi fark etmek…
Bazılarımız önceki tecrübeleri nedeniyle bunun çok zor hatta imkansız olduğunu düşünebilir. Aslında bu kuşkumuzda haklı da olabiliriz. Çünkü daha önce okuduğumuz birçok kitap, katıldığımız birçok eğitim, gittiğimiz birçok psikolog ya da takip ettiğimiz birçok kişisel gelişimci de aynı vaatlerde bulunmuştur. Ve bizi her seferinde umutlandıran, beklentiye sokan bu vaatler karşısında bir süre sonra hayal kırıklığına uğramış olabiliriz.
Ancak yaşadığımız bu tecrübeler, harekete geçmemize engel olmasın. Çünkü sebeplerinin farkına vardığımız bir konuda güçlenmek, istemediğimiz sonuçlara yol açan sebepleri değiştirmek ancak harekete geçmekle mümkündür.
Kendimizle ve çevremizle daha kaliteli ve bizi amaçlarımıza ulaştıracak iletişim kurabilmemizin kapılarını açacak anahtarları bulmak ve ruhumuzun kilitlerini açmak ancak kendimizi çocukluğumuzdan bugüne taşıyacağımız bir yolculukla mümkündür.