Tanışabilir miydik? Yeniden…
Kelimeleri sonsuzluğa uğurlarcasına suskunken…
Umursamaz gözüküp de umursarken… Adlarımızı!
Tanışabilir miydik? Öylesine, belki de…
Kalabalık konuşmalar arasında “sıkışıp kalmışcasına” sessizce, tanışabilir miydik?
Yalnızlığımızı unutup kalabalıklaşmış gibi hissetmek sadece… Kaldırımlara benzetmek üstümüzde gezinen binlerce yabancıyı hissetmek, bir yükmüş gibi sanki adlarımıza.
Artık adlarımız da geçmiş zamanda kaldı…
Zamanımız da bitti üstelik…
Okumaya devam et “Pardon! Tanışabilir miyiz?”
Belki de Aşk Gelmiştir
Bazen alıp başını gitmek istersin ya bilmediğin diyarlara…
yeniden koşmak istersin, nefes almak, yaşamak…
Bilmediğin diyarlarda, bilmediğin insanlarla,
bilmediğin bir hayata başlamak…
kaçıp gitmek çare gibi gelir de,
önce aklının bavullarını toplarsın.. sonra yüreğinin kırıklarını…
bir yerlere gitmek değil de kendinden gitmesi kötüdür..
içindekileri terketmek
yüreğini öksüz bırakmak
Okumaya devam et “Belki de Aşk Gelmiştir”
Yolculuk Vakti Çoktan Geldi
hadi ellerimden tut
hesapsız, kitapsız, bir saniyesi bile plansız…
hadi birlikte bağıralım
ıssızlığımızı, sustuklarımızı, kustuklarımızı…
hadi çocuk olalım yine
heyecanlı, bilmez, masum…
hadi seni bilmek istiyorum bana rağmen
hadi sana rağmen beni bul..
maddenin bir adım ötesinde;
ruha bir adım mesafesinde…
Okumaya devam et “Yolculuk Vakti Çoktan Geldi”