Zafer dediğin gözyaşı değil mi?
Mağlup olmaksa alışkanlık
Hangisi daha kolay; yalnızlık ya da umursamazlık..
Kaçtığın her yere peşinden gelmedi mi kemiksiz karanlık
Kurtuluşun yok yüreğimden akan damlalardan ve kaybolmuş yollarından
Milim milim arasanda kendimden kopmuş her parçayı
Çürümüş hayatlarda bulamazsın sevdaları
Kurtardığın her dalını atmalısın ulaşılmaz diyarlara
Belki o zaman anlarsın yangınlar geç söner bu zamanda
Okumaya devam et “Kaçak ’03”
Patini Sallasan Usta, Kuyruğunu Sallasan Gurme
Bazı insanların kedileri vardır; bütün kedilerin insanları.
Biz kediler, sokakta dolaşırken, hangi insanları etki altına alabileceğimizi biliriz. Hangilerine bulaşmayacağımızı kokularından ayırt ederiz. Kedilerin ustalık alanları farklıdır: Kimi aşar geçer en yüksek engelleri, kimi en somurtuk insana sevdirir kendini. Kimi aklına koyduğu kuşu dalda bırakmaz, kimi düşer de onuncu kattan burnu bile kanamaz. Pek çoğu da öyle özel bir işe yaramaz. Kedidir… İşini bilir, sevimlidir.
Okumaya devam et “Patini Sallasan Usta, Kuyruğunu Sallasan Gurme”
Vermeyince Mabut Neylesin Mahmut
Ağustos güneşi her zamanki sıcaklığıyla yeryüzüne hükmediyordu. Biçare kalmış kuşlar, kendilerine sürekli bir gölgelik bulmak için birbirleriyle yarışıyorlardı. Bu durumdan en fazla zarar gören ise ağaçlar oluyordu. Biçare kuşların verdiği rahatsızlık yetmiyormuş gibi, ağaçlar da bu durumdan sıkılmış, Tanrı’nın onlara verdiği göreve isyan ederek yeterince hava üretmiyorlardı. Tanrı ağaçlara hareket etme kabiliyeti verseydi eğer, ağaçlar sertçe sallanır, bünyesinde barındırdığı kuşları, tekrardan ağustos güneşinin himayesine verirdi. Üstelik bununla da kalmaz, özgürlüklerine kavuşan ağaçlar, sürekli yer değiştirir, bununda etkisiyle yeryüzü garip bir hal alırdı haliyle.