Döndürmüyor kimse bindiğim atlı karıncayı,
Lunapark bomboş sönmüş ışıkları.
Gelip alsan çocukluğumun bittiği yerden beni,
Öylece bekliyorum üzerinde bir atın,
Bir ileri bir geri…
Engin Yazı Denizi
Döndürmüyor kimse bindiğim atlı karıncayı,
Lunapark bomboş sönmüş ışıkları.
Gelip alsan çocukluğumun bittiği yerden beni,
Öylece bekliyorum üzerinde bir atın,
Bir ileri bir geri…
Hepimizin sık sık şikayet ettiği belli başlı konular vardır. Sevmediğiniz bir işte çalışmak, sevmediğiniz bir okulda okumak, mutsuz olduğunuz bir ilişkinin içinden çıkamamak, gerçek dostlara sahip olamamak, parasızlık, yalnızlık, sağlık sorunları ve daha niceleri… Saydığım bu problemlerden bir veya bir kaçı, şu anda ya da daha farklı bir zaman diliminde sizin de hayatınızda yer almıştır. Kendinizi sorguladığınız, “Neden böyle bir durumun içindeyim?” dediğiniz zamanlar olmuştur. Peki, bunların sizin için birer fırsat olabileceğini hiç düşündünüz mü?
Ne kadar şehvetli, ne kadar görkemli dışardan seyirci olduktan sonra.. Ya içi? ..Maneviyatı dolduramayacak kadar maddi.. Yaşadığımız ilişkiler, arkadaşlıklar, mutlu olma çabalarımız tamamen sahip olduğumuz parayla eş değerde.. Nişantaşı, Bebek, Cadde ve bunun gibi bir çok yerde bir şeyler yiyip içmek ne kadar zorlaştı.. Lüks oldu artık keyif almak, güzel yerlerin tadını çıkartmak.. Bu tarz yerlere karşı olduğumdan değil ama, ne zamandır bu kadar pahalı yaşıyor olduk çözemedim?
Ne zamandır sahilde kahvaltı yapmak etiketli insanlara ait oldu? Ne zamandır, gittiğimiz mekanlar, yediğimiz yemekler, içtiklerimiz, kıyafetlerimiz, cv’miz, saygı görme ölçütümüz oldu? Ne zamandır sevgililerimizi aldıkları hediyelere göre kategorileyip seçer olduk?