Her şeyi, her yeri ve herkesi didik didik tarıyoruz; ama o şeyi, o neyse o, onu bulamıyoruz… Herkeste dillendirilmeyen bir susamışlık, farkına varılmamış gizli bir bıkkınlık ve yüzlerden apaçık okunan bir gönül yorgunluğu var. Ruhumuz mu susadı, bilincimiz mi doyumsuz, bedenimiz mi bıktı, bilemiyorum; fakat süregiden bu dünya düzeninden memnun olanların sayısı çok değil.
Jamais vu VIII
Ben Kassandra, olacakları önceden bildiriyorum sana,
Unutulduğum gün tapınakta, bir yılan kulağımı yalarken bulundum.
Kehanetlerimi bilirsin ki kimse inanmaz, bundandır düşmanlığım Apollon’a.
Geri aldı yarısını armağanının, kızıp onu atlatmama…
Ben Kassandra, “Saçları fırtınadan dağınık”
Öldürüldüğümden beri Troya’da, krallara inancım yok ne de tanrılara.
Kan kokusunu aldım, ve nasibimi de aşkımın,
Agamemnon’un -sevgilimin-, öldürüldüğü odada…
Yalnızlık Seremonisi
Bu yazımda size bir gezgin yaratmak istiyorum. Hemen bir gezgin yaratalım. İspanyalı olsun. İsmini de Henrique koyalım. Eski çağlardan olsun. Mesela Ortaçağ’da Feodalite Rejiminden kaçmış olsun. Eğer biraz tarih biliyorsanız Ortaçağ’da Skolâstik Düşüncenin hâkim olduğunu da biliyorsunuz demektir. Kısaca Skolâstik Düşünce her şeyi İncil ve kilise ile ilişkilendirerek açıklayan düşünce sistemi demektir. Bu düşünce sistemi Aristo’nun Kıyas Mantığından yola çıkılarak oluşturulmuştu. Bizim Henrique bu baskıcı sistemden kurtulmak için yollara düştü. Fransa, Almanya, Avusturya, İtalya ve Yunanistan’dan sonra Osmanlı İmparatorluğu’na varıp, Müslümanlığı tanıyor. Burada bir müddet kaldıktan sonra önce Irak, Sonra Arabistan Yarımadasında Müslümanlığı iyice tanıyor. Daha sonra Hindistan’a gitmek üzere bir gemiyle yola çıkıyor. Vesaire vesaire.