Uyandığında havanın alacakaranlığının yaşattığı griliğe hemen alışamadı gözleri. Neredeydi, saat kaçtı? Kolundaki saate baktığında akrep en aşağıda, yelkovan ise en tepedeydi. Hafif bir sersemlik ile gözlerini ovuşturdu. Peki ama gündüz mü yoksa gece miydi şuan?
Olduğu odanın aralık kalmış camından ince ince üşüten bir esinti geliyordu. Bir de çocukluğuna dair anımsadığı, duyduğunda kendini hep iyi hissettiren, kumruların gu-guuk-çuk seslerini işitmek mümkündü. Rüzgarın esintisiyle birlikte sonbaharın serinliği kuru ağaç yaprakları arasından geçerek kuş seslerine eşlik ediyordu.
Bora EKE’nin kamerasından Yaşamın Kareleri: “Beykoz, İstanbul”
Başucu kitaplarını romanlara göre oldum olası daha çok severim. Çünkü ne kadar çok okursanız okuyun; içinde her daim öğrenilecek yeni bilgiler bulundurur ve okuduğunuz her defa kalbinizde, aklınızda yeni kapılar açar.