Çok kalabalığın içindeyken,
Düşersin bilinmeyene,
Oradan seni kimler alır,
Bilmezsin ki nerdesin!!!
Nerdeyim nerdeyim derken,
Ansızın bir cevap gelir,
İşte olmak istediğin yerdesin,
Bu sefer başlarsın söylenmeye,
Yahu ben ne demişim?
Engin Yazı Denizi
Çok kalabalığın içindeyken,
Düşersin bilinmeyene,
Oradan seni kimler alır,
Bilmezsin ki nerdesin!!!
Nerdeyim nerdeyim derken,
Ansızın bir cevap gelir,
İşte olmak istediğin yerdesin,
Bu sefer başlarsın söylenmeye,
Yahu ben ne demişim?
Artık neredeyse günlük yaşantımızda çok fazla rastladığımız, ilişkilerde sıklıkla duyduğumuz ruh eşi meselesi, sanıldığı kadar basit ve insanların “elektrik aldım” diyebileceği yapıda değildir.
Ruh ikizi ve ruh eşi birbirine karıştırılır çoğu zaman. Ruh ikizleri, bir gün muhakkak karşılaşırlar. Benzer hayatlar yaşamamış ve birbirlerine benzemiyor olabilirler. Ama ikisinden biri ya da her ikisi de hazır olmadığında karşılaşmışlarsa çok büyük üzüntü yaşanabilir. Ruh ikiziyle karşılaşmanın tek tarifi “yoğun” oluşudur. Ancak ruh ikizinizle romantik bir sona ulaşmak için değil, diğer yarınızı bulduğunuz için, kendi içsel dengenizi sağlamak, keşfetmediğiniz yanlarınızı bulmanız içindir.
Tren garının bekleme salonunda, akşam saat beşi çeyrek geçe, üzerine kalın puntolarla belediye ismi yazılmış bankta oturuyorum. Sağ tarafımda, ayakta bekleyen, saçlarını limonla parlatmış, ince bıyıklı, uzun boylu bir adam ve ayaklarının hemen dibinde damarları çıkmış koyu yeşil bir bavul. Tam karşımda kırmızı eşarplı bir kadın, bebeği kucağında ninni söylüyor. Hemen hemen bütün garlarda mevcut olan büyük saat bir dakika daha atladı. Bin dokuz yüz seksen yedi senesinin, ocak ayının son haftası, günlerden çarşamba akşamı, saat beşi on altı geçiyor. Önümden tahta bavul taşıyan, başları beş numara -asker olmaları muhtemel- iki delikanlı geçti. Ceketimin cebinden sigara paketimi çıkarıp bir sigara yaktım. Okumaya devam et “İki Yaşam Bir Ölüm”