Kanını toplayamayacak kadar akıtırken arkanda bıraktığın yollara
Kalbinin her hücresini başka bir kaldırımda bırakırken suskunca
Emin olduğun her cümle aslında başlamadıysa
Her nefes alışın yuttuğun bir harfin düğümüyse boğazında
Öldüğün her savaştan yeniden ölmek için doğunca
Cevapsızlık telefonda kalmış bir aramaysa
Ağzından dökülen her hece al renkli dilini kanatıp çıkıyorsa
Okumaya devam et “Kaçak ’15”
Hepsi Benim…
Aynaya baktığımda görmek istediğim röntgen filmim olmalısın. Sakin, durağan, soğuk, mesafeli ama aslında çok içten ve yanıbaşımda gibi. Ama bir o kadar da uzak gibisin. Bazen gerçek mesafelerde bile başucumda, bazen yanımdayken bile okyanus aşırılardasın.
Belki de hepsi benim. Evet, evet hepsi benim tümlüğüm. Hiç olmadığım ama olmak istediğim. Ya da bazen ardına sığınmaktan sıkıldığım dışadönüklüğümün bana geri dönüşüsün sen. İçimde barındırdığım ama nasıl olunacağına dair hiç fikrimin olmadığı sudaki aksimsin. Okumaya devam et “Hepsi Benim…”
Simyacı ve Mevlana
Paulo Coelho’nun Simyacı adlı kitabında önemli bir mesaj vardır. Bu mesaj en büyük hazinenin bazen içinizde bazen yanıbaşınızda olduğudur. Yurdundan kalkıpta Mısır Piramitleri’nin eteklerine kadar amansız bir yolculuk yaparak kendine söylenen bir hazineyi arayan Endülüslü çobana Simyacı’nın dediği gibi “yolculuk bir öğrenme yöntemidir, bilmemiz gerekenler bize öğretilir.”