Dile getirmek istediğim ve rahatsızlık duyduğum bir noktaya değinmek istiyorum. Bugün Cumhuriyet’in kuruluşunun üstüne tam 90 yıl geçmiştir. Hiçbir ülke yoktur ki kuruluşunun 90. yılında Ata’sını unutsun, kurtarıcısını, çektiği ıstırapları, verdiği mücadeleyi unutsun. Binlerce yıl imparatorluğunu korumuş, saltanatını sürdürmüş devletlerin yanında Türkiye Cumhuriyeti henüz 90 yıllık geçmişiyle körpe bir fidan gibiyken nasıl oluyor da omuz omuza mücadele verdiğimiz insanlar şimdi ülkenin bölünmesi için dış kuvvetlerle işbirliği yapıyor? Kurtuluş Savaşı’nda Lazlar değil miydi bu vatan için mücadele eden, Çerkezler değil miydi, Kürtler değil miydi, Arnavutlar, Boşnaklar, Araplar değil miydi? 90 yıl geçtikten sonra değişen kişisel çıkarlar mı, yoksa özgürlük safsataları mı?
Çanakkale Ruhu
Yeni neslin gençleri biliyor musunuz? Aynı fedakarlığı yapar mısınız? Günümüzde basit günlük görevlerinden kaçan bir nesil yetişirken bunu düşünmem bile ne saçmalık.. Bir ümit benimkisi. Bizler büyüklerimizin anlatmış olduğu o güzel ve anlamlı hikayelerle büyüdük. Bilinçli ve vatansever yetiştik. İyi ki onlar bize anlatmış, bizler de anlamasak bile kulak vermişiz. Dinlemişiz ki duyarlılığımızı korumuşuz. Hayatın farkındayız, farkında olmaya devam edeceğiz!!!
Siyahın Işığı
Herhangi bir gecenin karanlığında yalnız kaldığımız zaman içimizi saran bir korku, bir endişe, bizi bu karanlığın içine çeken bir güç bütün bir benliğimizi büsbütün kuşatır. Bu karanlık ve yanlızlık korkusu genelde tüm insanların içine işlemiş ve irademizin dışında gelişen bir olgudur. Karanlık şuuraltımızda hep var olan ve olmaya devam edecek bedenimizin ve zihnimizin verdiği bir tepkidir. Çünkü karanlık insanların ölümün o soğuk nefesini daha iyi bir ifade ile bir kabir toprağı gibi bizi örtmesini hatırlatır. Karanlık ve siyah daima yok olma kaybolma ve tükenmişlik olarak bizi hep içine çeker.