Sen göründüğünden de bensin.
Tüm olanlardan, ölenlerden.
Senin, her şey senin bendeki
Vaktim bol.
Akıt sularını üzerime!
Doldu ellerindeki beyaz sanatçı
Beni verdiler sana.
Boğ beni karanlığınla!
Engin Yazı Denizi
Sen göründüğünden de bensin.
Tüm olanlardan, ölenlerden.
Senin, her şey senin bendeki
Vaktim bol.
Akıt sularını üzerime!
Doldu ellerindeki beyaz sanatçı
Beni verdiler sana.
Boğ beni karanlığınla!
Şüphesiz hepinizin hayatını değiştiren duyduğu, okuduğu cümleler olmuştur. İşte benim hayatımı değiştiren o cümle de karşıma yıllar evvel çıktı. O zamanlar Menderes Köyü’ndeki kahvehanede gelene gidene çay verirdim. Şu an cümleleri yazdığım bu bekçi kulübesi, o vakitler üzerinde sayısız bıçak izi olan, derme çatma ahşap bir kulübeydi. Zamanla onarılacak hali kalmayınca yıkıp yerine bu plastik kulübeyi yaptılar. Üzerine de TCDD damgasını da yapıştırıp beni içine oturttular. Bir insan içine zor girer. Şirket sağolsun düşünüp bir de ufak vantilatör gönderdi.
Mutluluk içinde bir “an” aramışsa o nemli anılar, hüznünü de tuzlu sulara karıştırmışsa bir de güneş yakmış rengine de belirsizlik katmışsa “yazlı anılara” sonbahar yaklaşmış demektir.
Yazdan kalmışsa bazı alışkanlıklar yazı da çıkaramamışsa bazı arkadaşlıklar, kafa karışıklıklarına kalp kırgınlıklarına eşlik etmişse yaşamlar, o zaman “gelen de giden de” uğurlanmalıdır bu son-bahar.