Bilûn Kadın

Bilûn KadınRüzgar, ilk dağı aştıktan sonra gür çayırlarda çimenlerle oynaşır, sonra yoluna devam etmek ister; ama ikinci dağı öldür Allah geçemezdi. Dağ, rüzgarın Bilun Kadın’ın olduğu yere geçmesine izin verirse bir akıl bin akla dönüşecek… Dağ bunu bilmez mi?

Geçemediği dağın ardında Bilun Kadın vardı. Rüzgarla gidip gelirdi Bilun Kadın’ın yaşlı aklı. Yaşlı kadın, üç gün hiç uyumadan, hiç susmadan deliler gibi ortada dolanıp bulduğu herkese “Çankırı Konsülü! Çankırı Konsülünü duymadınız mı?” sorusunu sorar ve cevabını beklemeden kendini tarlaların içine sürerdi.

Okumaya devam et “Bilûn Kadın”

Yürek Döküntüleri ’02

Yürek DöküntüleriBu gün affetmek istiyorum evreni…
Benden çaldığı geçmişim ve geleceğimi
Bağışladım tüm ömrümden kalanı
Alan kim var kim yoksa hepsini

Bu gün affettim babamı…
Bir anlık şehvetle sebebim olanımı
Sonra bir anda
Ben yokmuşum gibi göç edenimi
Elim yüreğim üşürken
Hiç tatmadan o sonsuz güveni
Dönüp ardına bakmadan gidişini

Okumaya devam et “Yürek Döküntüleri ’02”

Sonbaharda Hüzün

Sonbaharda HüzünYine geldi yılın hüzünlü aylarından bir Eylül ayı. Soğuk havaların, yağmurların, esen rüzgarın habercisi. Her mevsimin kendine özgü bir güzelliği vardır. Heyecan getirir, özletirler kendilerini. Fakat Sonbahar ayrı bir duygusaldır. Tabiatın döküldüğü, insanların zoraki güldüğü mevsimdir.

Ayrılıkların en çok yaşandığı mevsimdir aynı zamanda. Ormanlardaki sarı ve turuncu renkler ve yağmur eşliğindeki yürüyüşlerim gelir aklıma. “Her gönül insanı yemiştir, ömründe birkaç kez, Eylül’ün tokadını.” diye ne güzel ifade etmiş Sonbaharı Servet Saygınoğlu. Okumaya devam et “Sonbaharda Hüzün”