Otobüste mp3 player ile müzik dinleyen bir kadını sesin dışarı çok gelmesi üzerine bir adam uyarır. Omzuna vurur, kadın kulaklığını çıkarır ve adam çocuğunu azarlarmış edasıyla “Kızım kıs biraz şunun sesini rahatsız oluyoruz burda” der, yer belirtme isteğini sadece otobüste rahatsız oluyor diye algılamayın aslında evde, iş yerinde de rahatsız olur ama onun olduğu her yer kendi merkezinde olduğundan hükmedercesine her yeri burası yani kendisinin olarak görür.
Kadın birşey demeden kulaklığını takıp müzik dinlemeye devam eder. Müzik de öyle bilindik bir müzik değil hani, şöyle Serdar Ortaç’tan bir Allah’lı melodiler gelse sonra binlerce dansöz olduğu kanısına varsak belki bu kadar rahatsız olmayacağız, ama onun dışında klasik müzik dinliyorsa zaten sabah sabah uykusu vardır adamın gıy gıy kafası uğuldar, rock müzik dinlesen bass’tan dolayı davul sesinden rahatsız olur kızım kes şu satanist müziğini başım ağrıdı der, yani öyle de der böyle de, sadece popüler müziğe biraz toleransı vardır o kadar, o da aşinadır artık farklı gelmez, alışveriş merkezinde girdiği her dükkanda, radyoda açtığı ilk frekansta, televizyondaki magazin programlarında, internet cafede, maç sonrası oturduğu kahvede… Kısaca alışmıştır artık popüler müziğe ve ona belki karşı çıkmaz, dinlemesine karışmazdı. Böylece bu müziğe aşina olan kesimin kolaya kaçan müzik tarzını kendi bulunduğu ortamlardaki seçimlerin temelindeki kültürden aldığı yani farklı müziğe tahammülsüzlüğün alt kültürün benimsettiği bakış açısından aldığı da aşikar olmuştur.
Herneyse gelelim otobüs yolculuğuna, en son kadın kulaklığını takıp büyüğünü dinlemez şarkı dinler tavrıyla yine dikkatleri çeker ve bu sefer bu adama destek olan, işi gücü olmayan çok bilmiş teyzemiz de bu ne terbiyesizlik der ve kadının omzuna vurunca kadın dayanamaz ve “size ne” der yine kulaklığını takar ve artık otobüs yolculuğuna bu adam ve teyzemiz için renk gelmiştir, boş boş konuşabilecekleri yığınla dialog belirir kafalarında ve teyzemiz başlar; “Bu ne terbiyesizlik, insan olana bir kere söylersin, demek… neyse söylemiyorum.” der ve herkes anlamıştır. Burada kadın neyse diyerek kendi terbiyesini bozmamıştır. Ama teyzeye de kızmamak gerekir, bu toplumda herşeyi gizli yaparsan edepsiz olmazsın, göze batmazsın dürüst olduğunda sen edepsiz de olursun, serseri de orospu da. Yani hayvan çıkmamıştır ağzından belki oruçlu filandır çünkü bozulmasın ama herkes de anlasın bir yandan ne mantıklı öyle değil mi?(!) Bir de şu etken var tabi aralarında konuşurken şahit olunur, sabah sabah işe gidiyoruz bu ne saygısızlık, yani sabah erken kalkıp işine giden bu mutsuz, yola boş boş bakan insanların bir gece önce yolda dinlerim diye hazırladığı playlist’i gereksiz bulmuş, sabah insanların hiçbir şey yapmadan sadece camdan yola bakmalarını uygun görmüşlerdir. Onlar nasıl uygun görüyorsa onun dışında çıkanlar yadırganıyor. Örneğin siz otobüste size taciz eden bir adama tepki gösterme hakkına sahipsiniz ama bunu eyleme dökerseniz suçlanabilirsiniz bile çünkü o zaman bu sese duyarlı vatandaşlarımız, teyzelerimiz, amcalarımız hiçbir şey görmez, söz söylemezler. Çünkü ağır meseledir, ucu onlara da dokunur, yer vermeleri bile gerekebilir, kavga edebilirler ne gerek var hem kadında da suç vardır mutlaka adama o kadar yaklaşmasa ya bu kalabalıkta(!). O zaman dayanışma denen olgu asla ortaya çıkmaz ama gel gelelim sadece müzik dinleyen bir kadına karşı herkes el ele olur.
Adamın “tabiiiği” diyerek onaylamalarıyla hızını alamayan teyze “Biz de genç olduk canım, hiç böyle değildik ama.” Der, adam yine “tabiiii” der, ardından desteğini alan teyze “Yani biz baskıcı bir ailedeydik, bir kadının asi olmaması gerekirdi, hepimiz hanımefendiydik” diyecek gibi olmuş çantasını iki eliyle kucağında tutup, bacaklarını aralamadan oturmasından bunu belli eder olduğundan bir şey dememiştir. Bir yandan da teyzenin yanında oturan bir çocuk arkadaşına telefonu aracılığı ile mesaj yazmaktadır, olayı anlatıp “teyze; biz de genç olduk ama böyle değildik diyor, adama zamanında iPod yoktu demezler miydi?” yazıp gülen surat ifadesi ekler.
Teyzeye; senin zamanında taşınabilir müzik çalar yoktu, herkes mutlaka genç olmuştur, ama bu herkes bir başkasının hayatını takip edip o nasıl genç olmuşsa sen de öyle olacaksın gibi bir durumun mümkün olmadığını, bu yüzden yargılamaktan çok anlamaya çalışmanın daha faydalı olacağını anlatmak gerekiyordu ama aslında her şeyden önce insanlar nasıl, hangi tür müziği, nerede, hangi ses seviyesinde dinlemesine karışacak hakka sahip görüyorlardı kendini, nasıl bu aşamaya gelinmişti onu bilmek gerekiyordu. Acaba cahillik özgürlüğe tahammülsüzlüğü mü doğuruyordu, sonuçta teyze hiç iPod’dan müzik dinlememişti muhtemelen ve bilmiyordu tabi bazı kulaklıklarda dışa sesin daha fazla geldiğini, o yüzden otobüsten inerken; “kulakları patlar bunun dinlediği müziği dinlesen.” diyerek kendince espri yaptığını düşünüp belediye otobüslerinin o günkü kahramanı olmuştu.