Her seçim dönemi diğer dönemlere kıyasla insanların daha çok politize olduğu dönemdir. Ne kadar güncel siyasetten uzak dursanız da siyasetin yalan olduğuna inansanız da ve yapılacak seçimlerden herhangi bir değişim beklentisi içinde olmasanız da yine de bir şekilde bu ortama dahil olmak zorunda kalacaksınız.
Maalesef ülkemizin içindeki politik atmosferin insanların birbirlerini anlayıp dinleme ve fikir teatisinde bulunmasına imkan sağlamaması da bu sürecin sağlıklı bir şekilde atlatılma imkanını ortadan kaldırıyor. Elbette ki bazılarımız kendini bu tanımın dışında görüp son derece açık fikirli olduğunu ve her türlü görüşün savunulmasına imkan sağlanması gerektiğini düşünebilir.
Gerçekten öyle mi peki? Yani kaçımız cinsiyeti, cinsel yönelimi, dili, ırkı, düşünceleri, inançları ve inançsızlıkları ne olursa olsun başkalarının da bu toplumdaki varlığına karşı hoşgörülü? Amerikalı filozof John Rawls’tan yola çıkarak bir toplum tahayyülünde bulunmaya çalışalım. Tasarımlayacağımız bu toplumda kimlerin ne hakkı olacağı ya da olmayacağı bizlerin elinde olsun. İstediğimize istediğimiz özgürlüğü verip vermemek bizim elimizde. Tıpkı şu anda ağzı olan herkesin başkaları hakkında rahatlıkla ahkam kestiği gibi hayalimizdeki toplumu yaratacağız. Daha ne olsun?
Ancak ufak bir sorun var. Tasarımını yapacağımız bu toplumda bizim hangi konumda olacağımız belli değil? Mevcut konumunuza ve fikir dünyanıza göre tasarladığınız bu toplumda yaşam hakkı tanımadığınız bir kesimden biri olarak da yer alabilirsiniz. Bu durumda tasarlayacağınız toplum yine de ne olursa olsun mevcut fikriyatınıza göre mi şekillenirdi yoksa tüm farklılıkların bir arada yaşadığı, kimsenin kimseyi ezip aşağılamadığı, kimsenin birbirinin yaşam hakkına müdahale etmediği, ne çoğunluğun tiranlığına ne de azınlığın çoğunluk üzerinde tahakküm kurmasına izin verilmediği bir toplum mu tasarlardınız?
Sadede gelelim. Önümüzdeki süreçte duymaktan hoşlanmayacağımız birçok fikri duymak zorunda kalabiliriz. Kalalım da. Önemli olan bu fikirleri yok saymak değil doğruluğu ve yanlışlığı üzerinde düşünüp kafa yormaktır. Bertrand Russell’a atfedilen bir söz vardır “Düşüncelerim için ölmeyi göze almam. Çünkü yanılıyor olabilirim.” Taraftarı olduğumuz ideolojilerin, partilerin, fikirlerin de mutlaklık taşımadıklarını her birinin yanılma payları içerdiğini ve bunu düşünerek tüm bunların üzerinde kafa yorarak öncelikle kendimizle ardından karşıt görüşte olduğunu düşündüğümüz fikirlerle yüzleşmeyi öğrenmek zorundayız. Aksi taktirde oturup konuşmak yerine birbirimizle kavga etmeye devam edeceğiz.