Yetiştiriliş, üstünüze yapıştırılan etiketler ve sizden beklenen sorumluluklar; bu kişinin yaşamını öyle bir yönlendirir ve değiştirir ki bunu anladığınızda belki de çok geç kalmış olursunuz.
Ailelerin birçoğu sizden mükemmel ve hatasız olmanızı beklerler. Eğer sizde sorumluluk duygusu gelişmişse geçmiş olsun. Seçtiğiniz mesleğe kadar artık hayatınızın yönü değişmiştir. Her attığınız adımı hatta her kullandığınız cümleyi iki defa düşünürsünüz. Farkında olmadığınız iç benliğiniz “sorumlulukların” diye haykırıp durur ve siz de bunu dinlersiniz. Bir süre boyunca ailenin en takdir ettiği üyesi olursunuz, hata yapmamak adına kaçırdığınız şeylerin farkına varana dek “evet ben mükemmelim” duygusu içten içe sizi sarmıştır. Bir an gelir ne kadar deneyimsiz olduğunuzu hissedersiniz. Yeter dediğiniz bir an gelir ve işte o an çok tehlikelidir. Bunca zamandır kullandığınız “hayır” kelimesi sorgulamadan “evet” olacağından hata yapmaya en açık olduğunuz süreç artık karşınızdadır.
Bir kez olsun “düşünmeden hareket edeceğim”, hele “sorgusuz güveneceğim” dediniz mi hata yapma olasılığınız çok yüksektir. Aslında bu o kadar da kötü değildir. Yanlış yaptığınızda artık bir değişim ve farkındalık süreci de başlamış olur. Artık sandığınız kadar mükemmel olmadığınızı anlamaya ve en güzeli yaşadığınızı hissetmeye başlarsınız. Hayat daha fazla yaşanmaya değerdir artık. Her gün daha fazla kendinizi keşfetmeye başlamışsınızdır.
Ailenizin istediği kişi olmaya çalışmanız; belki de onların sevgisini kazanmak ya da kaybetmemek isteyişinizdir. Kişinin kendisi olması, kendini tanıması ailesinin sevgisini kazanabilmesinden çok daha önemlidir. Başkalarını memnun etmek için değil, kendini memnun etmek için yaşamalıdır insan. Hiçbir şey için geç değildir.
Yaşam bize verilen en büyük hediyedir. Karşımıza yararlanabileceğimiz fırsatlar çıktığında kaçırmadan yaşamalı.
Etrafıma baktığımda insan davranışlarının, tepkilerinin, hatta giyimlerinin birbirlerine olması gerekenden fazla benzediğini görüyorum. İnsanlar istedikleri gibi olduklarını sanıyorken, aslında istenildikleri gibi olduklarının farkında olmadan yaşıyorlar. Teknolojinin, iletişimin zayıf olduğu dönemlere baktığımızda her toplumun kendine özgü bir giyimi, zevk anlayışı ve yaşam şekli vardı. İletişimin hayatımıza hızla girişiyle toplumlar arasındaki farklılıklar gün geçtikçe azalmaya başladı. Teknolojinin hâkim olduğu ülkeler şuanda yaklaşık aynı şekilde giyinmeye, aynı tarz müzik dinlemeye, birbirlerinden hızla etkilenmeye başlamışlardır. Bence bu çok da kötü bir durum değildir. Özümüzü unutmadan, geleneklerimizi yaşatarak imkânlardan en iyi şekilde yararlanmak hatta güzeldir. Kilit kelime iletişimdir. Gördüklerimizin etkisi büyüktür. Etkilenmemek adeta imkânsızdır. Kendiniz gibi olduğunuzu ancak sanabilirsiniz, kendiniz gibi olmak bence tam bir başarıdır. Ailenizin istediği siz, çevrenize göstermek istediğiniz siz, işte tanıttığınız siz bu daha uzar gider. Hangisi sizsiniz? Evet, ortama uyum sağlamak önemlidir. Bunun için kendinizi değiştirmeniz gerekiyorsa; olduğunuz kişi, olmak istediğiniz kişiden farklıdır.
Bu tamamen kişinin kendi tercihidir elbette. Ben sadece kendim olmak adına dışlanmayı göze alabilecek cesarete sahibim.
Yeni bir yıla başlıyoruz. Ben “yeni yılla birlikte” demek istemiyorum. Her günün değerini bilerek yaşamalı insan. Yapılacaklar için Pazartesi’yi, yeni yılı, doğum gününüzü, sevgililer gününü, anneler gününü, askerden sonrasını beklememeli. Çok geç kalabilirsiniz.
Kendinizi olduğunuz gibi sevdiğiniz, sizi sevenlerin kıymetini bildiğiniz, mutlu olmak için çaba sarf ettiğiniz, bol gülücük dolu bir Aralık ayı dilerim.