Pazar günleri geç kalkmak, belki de yaşamımın tek lüksüdür. O gün de öyle olmuştu. Kalktığımda eşim mutfakta kahvaltıyı hazırlıyordu. Her pazar olduğu gibi, kahvaltıya oturmazdan önce köşedeki bayiden gazetelerimi, sonra da yolun üzerindeki fırından, daha yeni çıkmış sıcacık simitleri alıp, eve dönmüştüm. Bir diğer pazar keyfim de kahvaltı masasında gazete okumaktır. Bu nedenle bu pazar kahvaltıları hep uzar da uzar, ben sofradan kalkarken vakit neredeyse öğleyi bulur. O gün de yine öyle olmuştu, kahvaltıyı henüz bitirmiş, elimdeki keyif çayım ve gazetemle biraz önce, mutfaktan salona geçmiştim. Okumaya devam et “Futbol Topu”
Kategori: Ümit Evran
Antikacı Dükkanı
“Görüyorum hepiniz gardıroba koşmaya hazırlanıyorsunuz. Birazdan tiyatro bomboş kalacak. Ama tiyatro işte o zaman yaşamaya başlar. Çünkü Satenik’in bir şarkısı şu perdelere takılı kalmıştır. Benim bir tiradım şu pervaza sinmiştir. Hıranuş’la Virginia’nın bir diyaloğu eski kostümlerden birinin yırtığına sığınmıştır. İşte bu hatıralar o sessizlikte saklandıkları yerden çıkar, bir fısıltı halinde sahneye dökülürler. Artık kendimiz yokuz. Seyircilerimiz de kalmadı. Ama repliklerimiz fısıldaşır dururlar sabaha kadar. Gün ağarır, temizleyiciler gelir, replikler yerlerine kaçışır… Perde!”
Yukarıdaki ünlü tirat Tomas Fasulyacıyan’a ait.
Hırsız ve Vicdan
Geçen gün bir gazete haberi beni çok etkiledi. İnanıyorum ki okuyan herkesi benim kadar etkilenmiştir. Haber bir hırsızlık olayı idi ama bu sıradan bir hırsızlık değildi. Hırsız yükte hafif, pahada ağır ne bulduysa alıp götürmüş. Bu arada kadının dört bileziği ile birlikte, evin sekiz yaşındaki kızının kulak cihazının uzaktan kumandasını da birlikte götürmüştü. İşte gazetedeki habere konu olan bu annenin feryatları, gözyaşları idi. Kadın hırsıza seslenerek “Aldıklarının hepsi helal olsun, bileziklerimi de helal ettim” diyordu. Sonra da “Yeter ki kızımın kumandasını getir” diye yalvarıyordu.