Psikolog Süreyya Bey

Psikolog Süreyya BeyO sabah yine Zübeyde Hanım’ın getirdiği çayımı yudumlarken günlük gazetelere şöyle bir göz atıyordum. Yan tarafta ise yazı işlerinden Canan ile saymanlık memuru Suna hararetli hararetli bir şeyler konuşuyorlardı. Önceleri hiç ilgilenmedim. Ama o kadar ateşli bir şekilde ve yüksek sesle konuşuyorlardı ki ilgilenmemek imkansızdı. Suna çok dertliydi. Bunca yıldır saçını süpürge ettiği hayırsız kocası, bugüne kadar yaptıkları yetmiyormuş gibi, şimdi de kumasını eve getirmek istiyormuş. Yana yakıla “Haydi içkisine, kumarına alıştım, hep öbür kadın yokmuş gibi davranıyorum” diyordu. Sonra da ağlamaklı “Ama bir de kumayı eve almak… Hayır işte buna razı olamam.” Ama bunca yıldan sonra, üç çocukla kendisini bile zor geçindiren babasının yanına dönmesi de imkansızdı. Bu çaresizlik de haliyle ruh sağlığını bozuyordu ve bizim zavallı Suna büyük bir bunalım içindeydi.

Okumaya devam et “Psikolog Süreyya Bey”

Hacı Cellit’in Hazinesi

Hacı Cellit'in HazinesiŞimdiki gençler pek bilmezler ama eskiden ciltçilik diye bir meslek vardı. Bu işi yapanlara da mücellit denilirdi. Zamanla ciltçilik de keçecilik, semercilik, saraçlık…vs. gibi kaybolan meslekler arasına girdi. İşte Cellit Efendi de gençliğinde kasabada bir ciltçinin yanında çalışmış. Zamanla ev bark sahibi olup da, ciltçilik ev geçindiremez hale gelince köyüne “Mücellit Mehmet Efendi” olarak geri dönmüş.

Okumaya devam et “Hacı Cellit’in Hazinesi”

Çakıl Taşı

Çakıl TaşıBürodan çıkarken çok farklı duygular içindeydi. Çünkü iş başvurusu kabul edilmişti. Armatör Muzaffer Bey rahmetli babasının hatırına, ona uygun bir iş bulup, bir kuru yük gemisinde kamarot olarak çalışmasını kabul etmişti. Geminin seferi tam da okulun yaz tatiline uygun olacaktı.

Bürodaki müdür yardımcısının anlattığına göre, gemi Bodrum Güllük limanından yüklediği feldispat denilen maden cevherini Florida’nın Tampa limanına boşalttıktan sonra, dönüşte Honduras’tan alacağı kurşun konsantresini Rotterdam’a götürecekti. Son olarak oradan yüklenecek kağıt hamuru ile de İstanbul’a dönecekti. Bu sefer için iki buçuk ay öngörülüyordu ki, dönüş tarihi tam da okulun açılmasından bir hafta öncesine denk geliyordu. Çok sevinçliydi.

Okumaya devam et “Çakıl Taşı”

EnginDergi Enginer Dijital Hizmetler | Tüm Hakları Saklıdır. © 2008 - 2024