Ne kadar derine inebilirsin? Zihninin en derininde, şu anda olman gereken bir yer, araman gereken bir nedenin olmalı. Ah bırak kendine palavralar üretmeyi, herkesin bir nedeni vardır. Herkesin istediği, elde etmeye çalıştığı bir şeyler vardır. Ne kadar derine indin? Dürüst ol! Hiç mi? Ah, evet, kesinlikle! Zamanın yok değil mi? Kimin var ki? Belki de bahaneler üretiyorsun. Tıpkı şu an benim yaptığım gibi. Bir zamanlar kendimi suçladığım şeyden ötürü seni suçluyorum. Niye biliyor musun? Okumaya devam et “A’mâk”
Kategori: Tuncay Ünaydın
8 Mart Dünya Kadınlar Günü Türkiye’de Kutlu Olsun mu?
Tarihçiler bilir: Kadın tarihi konusunda bir araştırma yapıldığında, kadınlar bir topluluk, fakat geleneksel tarih yazımında hiç ön planda olmayan bireyler olarak saptanır. Erkek egemen bir toplumda ve bilhassa dünyada yaşadığımızdan bunu fark etmek için tarihçi, antropolog ya da sosyolog olmaya değil, insan olmaya ihtiyaç vardır.
Kadın cinayetlerinin suçlusu, erkek egemen sistemin, erkeği haklı gösterme çabasının bir ürünüdür. Fail mahkemede ‘Namusumu korudum’ savunmasını yaptığı anda durum değişiyor. Erkeği, erkek egemen sistemin kanunu koruyor. Okumaya devam et “8 Mart Dünya Kadınlar Günü Türkiye’de Kutlu Olsun mu?”
Yitik Akşam Notları ‘2
[Editörün Notu: Yazının ilk bölümü olan Yitik Akşam Notları ‘1 isimli paylaşımı okumak için buraya tıklayabilirsiniz.]
İzmir de bulutlu bir cuma sabahı. Yosun kokusunun vuku bulduğu bir zamanda, sahilde, yayaya yasak olan bisiklet yolunda, kulağımda Mozart’ın Requem’i, estetik bir haz alırcasına ruhumu okşayan el kol hareketleriyle yürüyorum. İnsanların deli mi ne sorusuyla harmanlanmış bakışlarına aldırmaksızın, müziğin ruhumu okşamasına izin veriyorum. Yanımdan geçen bir kadın köpeğinin hakimiyetini bana bakarken yitirmesine rağmen son anda tasmaya hakim olmayı başardı. Detaylı bakamadığım yüzü bir yerden tanıdık gelmişti. Müziğin doruğa ulaştığı koro bölümünde kollarımın hakimiyetini iyice kaybetmiştim. Henüz yeni aydınlığa kavuşmuş yeryüzüne bir selamlama faslının müzikle birleşmesi muazzamdı. Yine bakıyorlar. Acımadan, hiç düşünmeden, içimdeki coşkuyu anlamadan varoluşumu tanımlayışımı önyargılı gözlerle izliyorlar ve çoğunun aklında ‘Deli mi ne?’ sorusu var.