Ne için doğduk
Kim için yaşadık
Hangi çiçeği daha çok sevdik de
Diğerini küstürdük
Neyi anladık ne olduk
Kimin yolunu seçip
Ne zaman kendimizi kaybettik
Nasıl baktık da maviyi unuttuk
Okumaya devam et “Yürek Döküntüleri ’48”
Ne için doğduk
Kim için yaşadık
Hangi çiçeği daha çok sevdik de
Diğerini küstürdük
Neyi anladık ne olduk
Kimin yolunu seçip
Ne zaman kendimizi kaybettik
Nasıl baktık da maviyi unuttuk
Okumaya devam et “Yürek Döküntüleri ’48”
Derinlerde bir yara
Geceyi bekleyen yüzsüz düş
Dikiş tutmayan bir yürek yarası
Sandıkta soluk resim
Odada saklı kırık dökük anılar sinsilesi
Ayarı kaçmış dünün yarına baskısı
Koşulsuz umudun umutsuz kahramanı
Korkuların acımasız tarafı
Bir de cesaretin boşlukta salınan maviye çalan rengi
Okumaya devam et “Yürek Döküntüleri ’47”
İnsanın ruhu ağrıdığında gözleri görmez kulakları duymaz olurmuş, elleri artık ağrıdan tutmaz, ayakları o yükü taşıyamazmış, bunları düşünürken zihnim sorularla karışıyordu. Kimim, nerdeyim; niye bu cehennem ateşinin içinde nefes almakla cezalandırılmıştım, ruhumun neresi ağrıyordu anlayamıyordum. Sahi ruhum etten mi yoksa kemikten miydi, onun da gözü kulağı eli ayağı var mıydı, canım her yandığında ruhum mu yoksa bedenim mi hasar alıyordu hiç bilmiyordum.