İş hayatının vermiş olduğu sıkıntı, siz fark etmeseniz de insanların üzerinizde oluşturduğu baskı, şehrin kalabalığından, curcunasından bir an olsun uzaklaşmak artık çok da uzak değildi.
Metropolün vermiş olduğu bunaltıcı hava, insanlar üzerinde bitkinliğe, bezginliğe sebep oluyor, yüzlerde Bezgin Bekir halini görüyorsunuz. Dikkat ederseniz, etrafınızdakileri gözlemler iseniz, siz de farkında olacaksınız; toplu ulaşım aracında yanınızda oturan ya da ayakta uyuklayan emekçi-işçi, size servis yapan somurtkan bir garson, çocukları eğlendirmeye çalışan hayata küsmüş bir palyaço, sürekli saatine bakıp zamanla yarışanlar, hızlı adımlarla yaşamını sürdüren insanlar ve niceleri…
Dönemin siyah beyaz filmlerine tanık olmuş, şarap misali yıllanmış, yıllandıkça büyüleyici görkemini yitirmemiş. Tarihi kimliği ile dönemimizin rant peşinde koşan iş adamlarına karşı direnmekte… İstiklal Caddesinin, Yeşilçam Sokağında perdelerini 1924 yılında “Melek” adıyla açmıştır. Adını perdenin iki yanında yer alan Art Nouvea tarzı melek figüründen almış. Sahiplerinin el değiştirmesi ile Emekli Sandığına geçerek ismi de “Emek” olarak değiştirilmiştir. 1993 yılında restorasyondan geçerek, 2000 yılında ses sistemi değiştirilerek teknolojiye ayak uydurmuş. Dünyada barok mimaride yapılmış, çalışır durumda olan 50 sinema salonundan birisi olup, yüksek tavanlı, 875 kişilik dev salonu ve ihtişamlı süslemeleri ile görkemli bir mimariye sahip, adeta büyüleyici bir havası vardır.
Düşündürdü yine beni sözlerim.