Kurbağa Yalbako

Kurbağa Yalbako“Öpersem prens olur musun?”
Bir zamanlar sevginin yeşerdiği ırmak kenarlarında
-Likya’da- yüzlerce kurbağa yaşarmış. Bu kurbağalardan Şino, farklı bir görünüşe sahipmiş: Turuncu renkli burnu, masmavi gözleri, sarımtırak bir vücudu, kederli bisküvi kıvamında garip lekeleri varmış. Bu lekeler, ona annesi Heket’ten yadigarmış. Meğer anne Heket, -yalancı kurbağa- Yalbako’ya âşık olmuş.

Okumaya devam et “Kurbağa Yalbako”

Hibiskus

HibiskusYalnızlığımın kırılgan kanatları
Bahse girdiğim ölçüleri uzat kararsızlığıma
Uçabilmenin garip hezeyanı,
Belki seni geri verir bana
Kaybolurken bulutlar gökyüzünde
Kırılmaya meyyal heveslerim var şimdi

Bu bir gök kaybı
Kaçmanın dizginleri tutar dizlerimi
Baygın havsalanım inatlar türetir ahlaksızlığa
Hibiskus kımıldar, rüzgara terennüm eder
Okumaya devam et “Hibiskus”

Vurgun

VurgunBir hücumdu yalnızlığa
Sisten sıyrılışı hecelerin
Aymaz bedenini puslu geceden kalma deyimler
Değer mi, partizanca söylemlerime sindirilen saygısızlıklar?
Bir türden son ilikleniş yalnızlığa
Vaktin varsa otur bu son masaya
Belki sofradan eksilmiştir ekmeğin kokusu
Belki yağdırılmıştır aşkta fakirlik bir cürüm
Son tütününü sarmıştır işçi sofrasında bir el
Okumaya devam et “Vurgun”