Sevdiğin cümleler dökülüyor içime. Hani oturmuştuk denizin kıyısında ama ruhumun ve ruhunun tam ortasında. Aklımız nasıl da dökülmüştü, kumlar gibi ufacık kalmıştık. Tüm evrenin ışığı içimize akmıştı… Hep bunu düşündüm. Fenerleri düşündüm sonra. O güzel fenerleri. Tek tek yakmıştık. Sanırım hiç yaşlanmayacağım.
Bir keresinde ‘yaşlanıp eskimekten korkuyorum’ demiştim sana, hatırladın mı? Artık yavaş yavaş yok oluyor bu düşünce içimde. Çürüyen bir karahindiba gibi değil, ellerini birbirine sürttüğünde başkalaşan soğuk gibi… Belki bir gün hiç ummadığım bir anda yaşlanabilirim. Bilemiyorum. Ama henüz değil. En azından bu yüz yılda değil.