Sen benim günahımsın
Sen düşerken yıldızlardan,
Üzerine bulaşmış Tanrının tadı
O durgun bir nehir,
Sen çılgın bir şelale,
İçime akan binlerce sen arasında
Boğulana kadar soluyorum seni
Tanrı kokan nefesini…
Sen benim günahımsın
Sen düşerken yıldızlardan,
Üzerine bulaşmış Tanrının tadı
O durgun bir nehir,
Sen çılgın bir şelale,
İçime akan binlerce sen arasında
Boğulana kadar soluyorum seni
Tanrı kokan nefesini…
Yıldızlı bir gecede
Ayaklarına kapanan yakamozu düşün,
Bir arp sanatçısı gibi,
Denizin üzerinde parmaklarını gezdiren tanrıyı,
Ay ışığının sonsuz dansını düşün,
Ve aya kanat geren bir kuşun kanat sesini duy,
Balinaların şarkısını işit, istridyelerin gizemini gör,
Ya da unut gitsin evren zaten içinde bir yerlerde…
Dağların arasında yankılanan bir yalnızlık var,
Tut göğsüne bastır, ve sakın bırakma,
Bir akarsu yatağı boyunca izleyeceğim
Ölü bir ağacın sonsuz yolculuğunu,
Dokunursan belki tersine akar sular ve
Sana anımsatır kim olduğunu,
Ya da unut gitsin tüm ölüler zaten yokoldu.
Ve bir gün Tanrı kim olduğunu unuttu.
Ona seslenen kimse yoktu.
Suya yansıyan yüzünde gördüğü,
Sadece amansız bir korkuydu.
Düşündü, durdu ve düşündü durdu.
Sonunda bir yolunu buldu.
Yarattığı her şey birbirini yok ediyordu.
Okumaya devam et “Jamais vu IV”