Evine doğru hızlı adımlarla ilerlerken rüzgarın serinliği yüzünü okşuyordu. Nefes almak için durdu. Epey yol yürümüştü ancak yokuş çıkmak yoruyordu artık, dizleri de eskisi kadar sağlam değildi. Havanın kokusunu içine çekerek başını gökyüzüne kaldırdı ve her zaman yaptığı gibi Ay’ın güzelliğini seyretti bir süre.
Yine bir dolunay akşamı içi içine sığmıyor, düşünceden düşünceye atlıyor, zihninde kırk tilki dolaşıyordu. Acaba dolunayın var olduğunu bildiğinden psikolojik olarak mı enerjisinin arttığına inandırıyordu kendisini yoksa üzerinde gerçekten de bir etkisi var mıydı? Sürekli bunu sorgular dururdu.
Bu ay yazmayı bir türlü beceremedim. Defalarca yazıp, ardından sildim. İnsanların duyguğu bunca üzüntü ve sıkıntının arasında içimden hiçbir şey yazmak gelmedi. Duygu ve düşüncelerimi nasıl aktaracağımı bilemedim.
İnsanlarla iletişim kurabilmek gerçekten başka türlü bir sanat. Tanışılan her insan yeni bir kitap gibi geliyor bana. Kitabın ismi ve fiziksel nitelikleri gibi kişinin ismi ve dış görünüşü de karşımızdakine dair önizlenimlerimiz oluşmasında etkili oluyor. Bu önizlenimler ise çoğu zaman geçmişte okuduğumuz kitaplar ve tanıdığımız diğer insanlar sebebiyle önyargıları da beraberinde getiriyor.