Her şeyi hatırlıyorum.
Her kokuyu… Elimin temas ettiği her yüzeyi. Duyamadığım frekans aralıklarında konuşanların neden bu kadar öfkeli olduklarını şimdi anlıyorum. Bütün güzellikleri barındıran o “fikrin” ne anlama geldiğini, neden suyun yüz santigrat derecede kaynadığını, neden her kar tanesinin farklı olduğunu, niçin rüya gördüğümüzü, neden kalbimin bu kadar kana ihtiyacı olduğunu, hepsini ve daha birçok şeyi gerçekten anlıyorum, idrak edebiliyorum.
Anadolu’m güzel yurdum
Bürodan çıkarken çok farklı duygular içindeydi. Çünkü iş başvurusu kabul edilmişti. Armatör Muzaffer Bey rahmetli babasının hatırına, ona uygun bir iş bulup, bir kuru yük gemisinde kamarot olarak çalışmasını kabul etmişti. Geminin seferi tam da okulun yaz tatiline uygun olacaktı.