Ben özlüyorum, özledikçe de yazıyorum. İnsan genelde özleyince yazar. Yani en azından ben öyle yapıyorum. İyi geliyor yazmak. Yalnızlığa iyi geliyor. Biraz da olsun unutturuyor. Olduğun yerden uzaklaşıp olmak istediğin diyarlara ücretsiz yolculuk imkanı tanıyor. Bunun için çok bir şey de gerekmiyor üstelik. Bir kalem, silgi bir de defter yetiyor. Hem yoldaşlık da yapıyor, her sıkıntını dinliyor. Sevincini, mutluluğunu paylaşıyor. Arkadaşın, dostun, sırdaşın oluyor. Konu “yazmak” olunca kağıt derya deniz oluyor.
Kategori: 59
Sevdiğim
Akşam olup içime yine hüzün çökünce
Arar dururum seni, hayalini görünce
Çaresiz mecnun olup, yar aşkına düşünce
Yaralı yüreğimi, fazla yorma sevdiğim.
Hasretin acısıyla, salma beni dertlere
Aldanıp güzel söze, kanma sakın ellere
Göz yaşımı sel edip, sürme beni çöllere
Bırakıp gitme sakın, beni vurma sevdiğim.
Garip Bir Soygun Hikayesi
Çoğu orta halli aile gibi Rıdvan Bey de yılbaşını her sene çoluk çocuk ailece kutlardı. Bu yılbaşı da diğerlerinden pek farklı olmamıştı. Farklı olan tek şey bazan onların bir komşuya gitmeleri, bazan da yakınlarının ailecek onlara gelmeleri olurdu. Bu yılbaşı akşamı da bunlardan biriydi işte. Akşama doğru bacanağı Kazım ve karısı ellerinde hazırladıkları yemeklerle çoluk çocuk eve doluşmuşlardı. İki çocukla dört onlar, üç çocukla beş de bizimkiler biraz sıkışık da olsa yuvarlak yemek masası etrafındaki yerlerini almışlardı. Önce çorba sonra hindi, sonra soğuklar, tatlılar.. derken yemek faslı bitmişti. Okumaya devam et “Garip Bir Soygun Hikayesi”