Yabancılaşmak…
Bir nevi kendi ruhunun girdaplarında kaybolmak ve bir kaosa sürüklenme hali.
Dış dünya ile bağlarının kimi zaman bile-isteye kimi zaman da çevresel faktörlerin etkisi ile yavaş yavaş ya da ani bir ivmeyle kopması.
Yabancılaşmak…
Bir nevi kendi ruhunun girdaplarında kaybolmak ve bir kaosa sürüklenme hali.
Dış dünya ile bağlarının kimi zaman bile-isteye kimi zaman da çevresel faktörlerin etkisi ile yavaş yavaş ya da ani bir ivmeyle kopması.
Şarap olmak istedim
Sana ulaşma ümidiyle ezildim
Yıllandıkça acı acı güzelleşirim sanıyordum
Soğuk mahzenin en kuytusuna itildim
Güldüm.
Acı çekiyordum şişenin içinde
Bir yandan da ciğerlerine varabilirdim
Fark etmen gerekiyordu
Beni sana, seni bana getirecek bir fark
Kuytuları evim belledim
Yaşamak bu dünyada! Öyle bir yaşamak ki bu, ölerek, can çekişerek hep üzülerek yaşamak. Ne gökyüzü ne de yeryüzü koca bir boşlukta, acının feryadına sığınmak gibi bu yaşamak meselesi… Ağır bir yük ağır bir mücadele yarım sevinçler yarım hayaller, yarım mutluluklar içinde acının eşiğinde tek gerçeğin acı olması haliyle üstelik yarım yamalak değil hep varolan bir acının, daha da şiddetlenmesiyle kahredercesine yaşamak!
“Ne olur bu bir rüya olsun…”