Dünde kalmış bugüne suskun bir hal… Yaşarken toplanmış bavullar içinde en eski geçmişler ve hala geçmemişler…
Dünden gelen o “iç sesler” bugünün fırtınasını yaşatmışçasına içinde hazır…
Bir haykırışın bekleyişi gibi vurmuş en dibine.
O dünde kalan her şeyin bugünü yaşatmayacağını bilmek kadar eksik hep o anlar…
Mesafelerine gizlenmiş gibi yabancı bugüne o anılar…
Başka bir dünya hayali, çoktan yokluk. Gecenin farklı mekânlara düşebilme ihtimalinin yarattığı olasılıklar silsilesi… Bir hayaletin gıdıkladığı topuktan rengârenk bir sis kuşatması, belki. Her yer ve her şey olduğundan farklı, soyundukça eksik. Bazı önemli şeylerin değişmemesine, devinmemesine sevinmeli mi?
Her güzel anda, her sıkıntıda koşarak danıştığımız Sezen Aksu’dan gelsin: